Türkiye'de hizmet siyaseti ile istismar siyaseti yarışıyor. Bir yanda dev yatırımlar, büyük atılımlar, diğer tarafta 'Yandık, bittik, kül olduk' söylemleri var.
İHA ve SİHA'ları karalayan, köprüler, hastaneler ve nükleer santrallere saldıran bir zihniyet, ibrik ve muslukla övünüyor. Öylesine kin ve nefretle dolular ki, 'tuvalet terliğine' oy vermekten bile bahsediyorlar.
Halkın sıkıntılarını kaşıyıp yaraya çevirmeye çalışıyorlar; 'hayat çok pahalı' diye bağırıyorlar. Buna karşılık, Tarım Kredi Marketleri indirim yaptığında, kameralar karşısına geçip 'Aman ha buralardan alış-veriş yapmayın' diye feryat edebiliyorlar.
Döviz yükseldiğinde zil takıp oynuyorlar. Türk Lirası değerlendiğinde karalar bağlıyorlar.
Millet acılar içinde kıvranırken, o acıları paylaşmak yerine isyan çağrıları yapıyorlar...
Şimdi ne yapacağız biz? İstismar siyasetinin peşinde kuru yapraklar gibi sürüklenecek miyiz? Yoksa hizmet siyasetinden yana mı tavır alacağız?