Bunlar sözde tertemiz insanlardı. Belki sütte bulabilir, ancak bunlarda tek bir leke bulamazdınız. Herkes, yanlarında yer almak için uğraşıyordu. Millet, çocuklarını bunların okullarına vermek için yarışıyordu.
Bizler ise, o dönemde vebalı gibiydik…
Çünkü, adeta büyülenmiş insanların arasında farklı şeyler söylüyorduk. Bırakın dediklerimizi dinlemeyi, yanımıza yaklaşmaktan korkuyorlardı. Nihayet gerçekler ortaya çıktı, cerahat dışarı fışkırdı.
Şimdi yargı karşısında hesap veriyorlar…
Şike Davası’nda hakim karşısındalar. Selam Tevhit Soruşturması’nda tutuklamalar sürüyor. Cumhurbaşkanı’na Suikast Davası’nda sanık sandalyesinde oturuyorlar. Kırklareli’nde Ağır Ceza’da yargılanıyorlar. Vesaire, vesaire… Üstelik, bunlar daha başlangıç. Sırada başkaları da var.
Ayrıca, iddianameler okundukça, yeni şok dalgaları ile karşı karşıya kalıyoruz. Daha düne kadar İslam’ı referans olarak kullanan bu yapının nasıl bir pislik denizinin içinde yüzdüğünü daha iyi anlıyoruz!
Hiçbir kutsalları yokmuş bunların. Şimdi çok daha iyi ve net olarak görüyoruz. En önemlisi de İslam adına yürütülen büyük ve kapsamlı bir İslam düşmanlığıyla karşı karşıya kaldığımızı daha iyi anlıyoruz.
***
Evet, İslam ve Müslüman düşmanı bunlar…
Geçmişte, en şaşaalı ve iddialı dönemlerinde bile ateistlerle rahatlıkla işbirliği yapabildiler. Ancak, kendilerine biat etmeyen samimi Müslümanların tamamını dışladılar. Hatta yok etmeye çalıştılar.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da onlardan biriydi. Üstelik, hayatı boyunca cemaatlere saygı göstermiş ve hepsiyle iyi ilişki kurmaya çalışmıştı. Buna rağmen sevmediler O’nu. İki ana sebebi vardı: