Ortaokul ve lise çağlarında tarih kitaplarında bize hep “kaybettiğimiz toprakları” okuttular. Buna karşılık “bizi biz yapan değerleri de kaybettiğimizden” hiç bahseden olmadı. Biz, topraklarımızla birlikte onları da yitirdik.
Milletçe büyük ve sistemli algı operasyonlarının hedefi olduk hep…
Evrildik, çevrildik, kandırıldık, aldatıldık. Bir “batı değerleridir” tutturup gittik. Sürekli olarak o değerlerin peşinde koşturdular bizi. Aşağılık duygusu dört bir yanımızı sardı. Mankurt misali, attığımız her adımda bizi biz yapan değerlerden bir şeyler dökerek yürüdük o yolda.
“Bir musibet bin nasihatten evladır” demiş büyüklerimiz. Son dönemde öyle musibetler yaşadık ki, uyandık artık. Şimdi görmeye başladık olan biteni. Ama yazık oldu, etkisi uzun yıllar silinmeyecek büyük kayıplara uğradık.
***
Halk düşmanları ve alçak katiller var karşımızda. Halkın ödediği vergilerle alınan ağır silahları millete doğrultan soysuzlar onlar. 15 Temmuz’un ardından bir kısmı yakalandı, bazıları kaçtı.
8 tanesi Yunanistan’da.
Avrupa medeniyetinin şekillendiği ve bu yüzden batının sahip çıktığı bir yer orası. Sözde demokrasinin beşiği! Aynı zamanda da geniş Avrupa ailesinin bir parçası, Avrupa Birliği’nin üyesi. Yunanistan’la aramızda “suçluların iadesi” konusunda milletlerarası anlaşmalar var. Karşılıklı imzalar atılmış, taahhüde bağlanmış. Biz de bu anlaşmalardan yola çıkarak, “demokrasi düşmanı bunlar” dedik. Halkın üzerine ateş açarak işledikleri cinayetleri ortaya koyduk. Darbeci askerlerin Türkiye’ye iade edilmelerini istedik.
Uymadılar o anlaşmalara. Darbecilere, katillere kol kanat gerdiler. Sahip çıktılar. Hem de bile bile!