Giderken nelerle karşılaşacağımı gayet iyi biliyordum. Zaten
görüntülerini de izlemiştim. Ancak, yerinde bizzat görmek çok
farklı oluyor.
İçim cız etti, kanım dondu, gözlerin doldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin halinden bahsediyorum. Girişler
tanklara karşı tedbir olarak otobüslerle kapatılmıştı. Ziyaretçi
girişinin hemen yanında derin bir çukur vardı. Oraya atılan bomba,
asırlık ağaçları yerle bir etmişti. Tam bir ağaç katliamı ile
karşılaştım. İçinde milletvekili odalarının bulunduğu yeni bina
delik deşikti. Belli ki uzun süre helikopterlerin hedefi
olmuştu.
Tarihi taş binanın hali de içler acısıydı. Dışında bol miktarda
kurşun delikleri vardı. Çatıya atılan beton delici bomba, içeriyi
perişan etmişti. Başbakan’ın odasının da bulunduğu bölüm harabe
gibiydi.
Ben o binaya darbe döneminde girdim. Kenan Evren’in ülkeyi idare
ettiği 1980’li yıllarda gazeteciliğe başladım. Benim kadar uzun
süre o binaya gidip-gelen milletvekili de yoktur. Ömrümüm büyük
bölümü geçti orada. İyi kötü hatıralarla dolu dört bir yanı.
Gerçekten gözlerim doldu, karşılaştığım o manzarayı
görünce.
Üstelik, sadece ben değil, bütün meslektaşlarım aynı durumdaydı.
Yurdagül Şimşek, “Abi inanamıyorum” dedi. 17 yıldır o binada görev
yaptığını belirten Deniz Güçer de kendisini “Evine bomba atılmış
gibi hissettiğini” söyledi.
Darbe nedir iyi bilirim. Yıllarca gazeteci olarak Kenan Evren’i
takip ettim. İtildim, kakıldım, aşağılandım. Ancak, böylesi bir
alçaklık görmedim.
Görüntüler ortada. Türkiye, 15 Temmuz’da sadece bir darbe gidişimi
ile karşı karşıya kalmadı. Fethullah Gülen alçağının emir ve
komutasında büyük bir barbarlık ve vandallık sergilendi.
Taliban ne yapmışsa, bunlar da onu yaptı. Taliban, heykelleri yıkıp
yaktı, devirdi. Bunlar da TBMM’nin tarihi taş binasına bomba
yağdırdı.