Öyle bir ülkede yaşıyorsunuz ki… Yaşları küçük kız çocukları
cezaevlerine konuluyorlar ve devletin gözetiminde, orada hamile
kalıyorlar. Kabul edilebilir, sineye çekilebilir, tepkisiz
kalınabilir bir durum mu bu?
Değil elbette!
Vahim, hatta insanın kanını donduracak kadar vahim bir durum!
Allah’tan gerçek değil. Çok şükür ki yok öyle bir şey. Yalan,
maksatlı ve belli hedefleri olan bir haber bu. İç ve dış kamuoyuna
verilmek istenen mesaj belli:
“İşte Türkiye böyle yönetiliyor.”
* * *
Olay, iki gazetemizde yer alan bir haberle başladı. Haberde,
yaşları küçük iki hamile kızın bir hücreye kapatıldığı iddia
ediliyordu.
Ardından, sosyal medyada köpürtüldü. Üstüne bir de kızların
cezaevinde hamile kaldıkları iddiası, gerçekmiş gibi sunuldu. Bizim
evde çocuklara bakan bayan bile “Emin Bey gördünüz mü” dedi:
-Cezaevinde neler oluyor!
Araştırdım, baktım ki kızların hamileliği dışında yazılanların
tamamı yalan, yanlış ve maksatlı. Kızlar dışarıda hamile kalmış,
ardından işledikleri bir suçtan dolayı cezaevine düşmüş. Cezaevi
yönetimi de özel durumlarından dolayı onlara bir oda tahsis etmiş.
Dikkat edin, “hücre” değil, oda!
Üstelik, kızların durumdan bir şikayeti de yok. İddialar, yan odada
bulunan terör mahkûmu bir kadının yazdığı mektuptan ibaret.
Ama sosyal medyada gerçekmiş gibi dolaşıp duruyor!..
* * *
Bir kere karıştırılmaya başladı da… Şimdi iddialar iddiaları
izliyor. Bazı gazeteler başlıklar atıyorlar: “Sancısı tutan hamile
kızlar, doktora götürülmemiş.”
Onu da araştırdım. Kayıtlar ortada. İki ay boyunca kızlardan biri
22, diğeri de 20 defa doktora götürülmüş.
Yani o da yalan.
Bırakın doktora götürülmemelerini, abartılı bir şekilde sürekli
doktor kontrolünde tutulmuşlar. Hepsi belgeli ve buna rağmen
karalama kampanyası devam ediyor.
Bundan bir süre önce Şakran Cezaevi’nin çocuk bölümü gazetecilere
gezdirildi. 13-14 kamera “Mavi Oda” dâhil her yerde çekim yaptı.
Sonra Baro’dan bir talep geldi. Kapılar onlara da açıldı.
Herkes “gayet güzel” dedi. Hatta avukatlar üstüne bir de teşekkür
etti.
Sonra ne olduysa oldu, Çağlayan’da savcı Mehmet Selim Kiraz’ın
şehit edilmesinin ardından avukatların eylemleri başladı. Ve bir
rapor yayımlandı:
“Şakran Cezaevi’ndeki Mavi Oda’da kan izleri görüldü.”
Savcılık, hemen ziyareti gerçekleştiren avukatları aradı. Üç
avukat, “hayır, biz öyle bir şey görmedik” dediler. Dördüncü
avukata ise ulaşılamadı. “Biz böyle bir olaya şahit olmadık” diyen
avukatlara, “O zaman açıklayın bunu” denildi.
Mahalle baskısı devreye girdi ve o açıklama yapılamadı.