Bir itiş kakış içinde koşuşturup duruyoruz. “Siyaset, terör, ekonomi, dış politika” derken, çevremizde olup bitenlere pek fazla bakabildiğimiz yok. Ayrıca, toplum olarak genellikle bunları “küçük meseleler” olarak görüyoruz. Önemsemiyor, ciddiye almıyor, burun kıvırıyoruz.
Oysa o “küçük” dediğimiz meseleler o kadar önemli ki! Farkında
değiliz, ama sizi, beni, hepimizi, kısacası yaşadığımız toplumu ve
geleceğimizi derinden etkileyenler de onlar!
Dün, gazetelerde küçük bir haber olarak yer aldı. Önceki gün,
intihar için İstanbul Boğaziçi Köprüsü’ne çıkan Erol Çetin’e
müdahale eden iki kadının haberiydi o. Utanç doluydu, iğrençti,
insanlık dışıydı…
Polisler, Erol Çetin’i ikna etmeye, intihardan vazgeçirmeye
çalışırken, biri 49 diğeri 27 yaşındaki iki kadın, araçlarından
kafalarını çıkararak “Senin yüzünden saatlerdir trafikte
bekliyoruz” diye bağırmıştı:
-Atlayacaksan hemen atla.
Bunun üzerine, Erol Çetin de tam ikna edilecekken kendini aşağıya
bırakmış ve hayatını kaybetmişti.
İğrenç değil mi? Hatta “iğrençliğin tavan yaptığı nokta” bile
denilebilir. Bence, en az intihar eden Erol Çetin kadar
psikolojileri bozuk insanlar bunlar. Hatta belli ki Erol Çetin
bunlardan daha duyarlı. Onların tepkilerine atlayarak cevap
veriyor. Onlar ise, duyarsız, tepkisiz ve insani değerlerden
alabildiğine uzak.
Bir insanın hayatı söz konusu; bunlar “Bekliyoruz, öleceksen öl de
gidelim” diyebiliyorlar. Bu nasıl bir benliktir, nasıl bir
psikolojidir, anlamak gerçekten zor!
Hayır, insan olamaz bunlar. Olsa olsa “insan” denen o yüce varlığın
kötü bir müsveddesi olabilirler.