Dünyanın en pahalı çayı Çin'de yetişiyor. Adı:
Da Hong Pao. 'Büyük Kırmızı Kaftan' demek...
Tedavi edici özellikleri olduğuna inanılan bu çayı Çin İmparatoru ve yakınları içermiş.
Fiyatına gelince... Sıkı durun söylüyorum: Önce çayın ağırlığını ölçecek, sonra da altın karşılığını 30 ile çarpacaksınız.
Yani şöyle: Elinizde bir kilo Da Hong Pao çayı varsa, bunun piyasa değeri 30 kilo altının fiyatı kadar.
Türkiye'ye uyarlarsak... Bir bardak (veya fincan) çay, iki gram çay yaprağından yapılıyor. Demek ki bir bardak Da Hong Pao çayının maliyeti 60 gram altına denk ki o da günümüz fiyatıyla 14 bin 600 lira civarında.
(Dikkat buyrun bu fiyata diğer maliyet unsurları ve kar payı dahil değil!) Ne yazık ki artık fidanı kalmayan bu çaydan mucize eseri olarak diyelim ki iki gram buldunuz ve önümüzdeki kış tatili döneminde Uludağ'da satmayı planladınız...
Bence hayalinizden vazgeçin.
Çünkü isteyeceğiniz parayı (faraza bardağına 20 bin lira) ödeyecek müşteriniz olsa dahi, medya, belediye başkanı, oda başkanı ve siyasetçilerden oluşan bir popülizm ordusu üstünüze çullanacak; sizi 'sömestr fırsatçısı' ilan edecekler.
Aynı durum bal için de geçerli.
En güzel kahvaltılıklardan biri bal-kaymaktır. Diyelim ki cesur ve ufku geniş bir girişimcisiniz. Artvin'in dünyaca meşhur Sarı Çayır Balı'ndan bir miktar buldunuz.
Kilosuna 5 bin euro sayıp kahvaltı servisi de yapılan kafe-restoranınıza getirdiniz.
Hiç heveslenmeyin... Yukarıda sözünü ettiğim popülizm ordusu yalın kılıç saldırarak sizi kilosu 40 liralık dandik baldan satmaya zorlayacaktır.
Kurban Bayramı esnasında Bodrum'da satılan 18 liralık çaya hücum edenler de aynı popülist ekipti. Bu tip uç örnekleri dillerine dolayarak hayali düşmanlar yaratıyorlar. Böylece asıl mesele gözardı ediliyor.
Eski bir tanıdığım, "Deve bir akçe, deve bin akçe" derdi. Yani bir malın fiyatı yere, zamana, maliyete, talebe göre değişir.
Bir bardak çay 1 lira da olabilir, 18 lira da, 20 bin lira da!
Üzerinde konuşulmayan asıl mesele şu: Mekan (lokanta, kafe, plaj vs) fiyatlarını herkesin, bilhassa turistlerin göreceği bir şekilde duyuruyor mu, menüsünde açık bir yazıyor mu? Yoksa fiyatı hesap geldiğinde mi öğreniyoruz?
Belediye, medya, odalar ve siyasetçiler bir malın kaça satıldığıyla değil, fiyatın bariz şekilde duyurulmasıyla ilgilenmeli.
Bir denetleme yapılacaksa bu etiket ve menü denetimi olmalı, fiyat değil.
Popülizm ordusunun saldırıları kalitesiz mal ve hizmetlerin çoğalmasına yol açar.
Fiyatların apaçık duyurulması ise hem piyasada denge oluşturur, hem de yerli ve yabancı turistin kazıklanmasını engeller.
Avrupa'ya gittiğimizde bu açıdan hiç sıkıntı çekmiyoruz. Çünkü fiyatlar belli. Pahalıysa mekana girmezsin, olur biter. (Hoş yedi liralık euro "Ne Avrupa'sı, oturun evinizde, TV seyredin" diyor; o da ayrı konu.)