Savaşta gizlilik çok önemlidir. Düşman ne yapmaya çalıştığınızı anlarsa tedbir alır. Bütün çabanız boşa gidebilir.
Başkomutan Mustafa Kemal, ağustos ayı başında Ankara'dan gizlice ayrılarak Konya'ya gitmiş... Orduyu teftiş ederek, son emirleri vermişti.
O bunları yaparken Ankara gazeteleri, Paşanın Çankaya'da büyük bir çay daveti verdiğini yazmaktaydı.
Şimdi, olaya başka bir açıdan bakalım: Çanakkale Savaşı'nda büyük yararlılık gösteren sevk ve donatım uzmanı Miralay Behiç Bey (1876- 1961), daha sonra Kurtuluş Savaşı'na katılmış... Önerilen Bayındırlık Bakanlığı yerine Anadolu Şimendiferleri (Demiryolları) İşletme Müdürlüğünü üslenmişti. Bakın Konya'da neler olmuş:
"17 Ağustos günü öğle yemeğinden sonra siyes (kısa uyku) yapıyordum. Aşağıda bir gürültü koptu. Akabinde Mustafa Kemal odama girdi. Bana, 'Gizli geldim. Burada kalacağım. Kimse duymasın' dedi.
"Gazi biraz rahatsızdı (attan düşüp kaburga kemiğini kırmıştı EA.) İki gün benim evde kaldı. Gizli bir tren istedi. Gece Akşehir'e gitti. Tekrar Konya'ya geldi. Bana, 'Aldığım haberleri yan yana koyuyorum. Artık düşmanı memleketten atma zamanı gelmiştir' dedi. Ve tekrar Akşehir'e gitti. Bu seyahatler hep gece ve gizli yapılıyordu."
"26 Ağustos sabahı 'Dakika tehiri mucibi idamdır' ("Emrin uygulanmasını bir an dahi geciktiren idam edilir" anlamında) başlıklı, M.Kemal imzalı, şifreli bir telgraf aldım. Taarruzun başladığını bildiriyor ve her türlü muhaberatın kesilmesini emrediyordu." (Kurtuluş Savaşında Demiryolculuk, Ziya Gürel)
Peki o sırada Yunan tarafında neler oluyordu? Yunan astsubay Vasilikos günlüğüne şunları yazmış: "26 Ağustos 1922... İlk düşman dalgaları geri püskürtülüyor ama hemen daha yoğun, daha saldırgan ve kararlı taarruzlar geliyor... Sürekli büyük kayıplar veriyoruz. Ağustos 1922, Anadolu Harekatı'nın trajik sonunun başlangıcıdır."
Vasilikos 28 Ağustos günü ise şöyle yazar: "Taşımacılar yüklerini atıp panik halinde dörtnala kaçıyorlardı. İç burkan, umutsuz bir durum. 300 Türk, 10 bin eri kovaladı." (Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu Harekatı, Nilüfer Erdem) Bağımsızlık kolay kazanılmıyor.