Son yıllarda iş dünyasındaki en moda tabir: 'İnovasyon'...
Paneller yapılıyor, konferanslar düzenleniyor, medya
röportajlarında bol bol bu kelime geçiyor.
Mesela 6-9 Aralık günlerinde, İstanbul Kongre Merkezi'nde, 'Türkiye
İnovasyon ve Girişimcilik Haftası' yapılacak.
Konunun içinde olanlar, neyin ne olduğunu biliyor elbette. Ancak
bir de olaya dışarıdan bakanlar var. Onların soruları daha abc'den
başlıyor: İnovasyon nedir?
Gelin şu basit soruya cevap verelim. İş dünyasının inovasyona neden
bu kadar ilgi gösterdiğini de anlamaya çalışalım.
Eğer sözlüğe bakarsanız, 'innovation' kelimesinin karşısında şöyle
yazıyor: "Yenilik çıkarmak, değişiklik yapmak".
Spordan sanata, her alanda inovasyon yapılabilir. Ancak kelime daha
çok iş aleminde kullanılıyor. Bu kez kastedilen üründe yapılan
yenilik oluyor.
Diyeceksiniz ki 'icat' kelimesinin suyu mu çıktı? O niye
kullanılmıyor. Anlatmaya çalışayım:
İcat ile inovasyon arasında şöyle bir fark var: Bir şeyin ilk kez
bulunmasına 'icat' diyoruz... O icada önemli katkılar yapılmasına
ise 'inovasyon'...
Mesela telefonu 1876'da Graham Bell icat etti. O bir mucitti.
Dünyayı dokunmatik ekranlı cep telefonuyla tanıştıran Steve Jobs'un
yaptığı ise inovasyondu.
Geldik günün son sorusuna: İş alemi neden icat yerine inovasyon
peşinde? Neden sürekli inovasyondan söz ediliyor?
Çünkü elinde zaten bir ürün olan patronun hayali, o ürüne bir
şeyler ekleyerek katma değer yaratmak... Böylece 100 liralık ürünü,
10 lira daha harcama yaparak, 200 liraya satmak.
Steve Jobs'un göklere çıkarılması işte bu yüzden. Dokunmatik ekran
zaten biliniyordu. Jobs muazzam vizyonuyla, mühendislerini bir
hedefe yöneltti. Sonuç: iPhone sayesinde değeri Türkiye'nin...