Dünya ekonomik ve sosyal olarak altüst oluş için de ya... Bu
kaotik durum kişilerin inançlarına da yansıyor.
Avrupa'da tanrıtanımazlığın arttığını zaten biliyoruz. ABD ise
yakın zamana kadar diğer Batı ülkelerinden farklıydı. Dini inanç
çok önemli bir değerdi. Dindar olduğunu açık seçik göstermeyeni
başkan yapmıyorlardı.
Ancak son 20 yılda durum değişmeye başladı. ABD'de yüzde 95 olan
dini bir gruba bağlılık oranı, yüzde 75'e düşmüş durumda.
Peki, bir kısım Amerikalı, Hıristiyanlığa olan inançlarını
yitirdikten sonra ne yapıyor? Boş boş oturuyor mu?
İşte zurnanın zırt dediği nokta: Bu kez de uzaylıların UFO'larla
dünyamıza geldiğine, hayaletlere, ölen insanlardan mesaj
aldıklarına inanmaya başlamışlar.
İnsan "ruhani" (eskiler "ispritüel" derdi) bir canlı. "Evrenin
kaynağı nedir, benim dünyada ne işim var, ölünce ne olacağım?" gibi
sorulara cevap bulmaya çalışıyor. Yani anlam arayışı içinde...
Zeka ve güç olarak kendinden üstün bir varlığa, bir düzene
inanmayınca, içinde bir boşluk hissediyor insanların çoğu...
Acaba Avrupa'da durum nasıl? Mesela Almanya nüfusunun yüzde 35'i
tanrıtanımaz. İsveç'te ise Hıristiyanlar nüfusun sadece yüzde
18'ini oluşturuyor. Ancak oralardan, ABD'deki gibi UFO veya hayalet
haberleri gelmiyor...
***
Eti mühürlemek: Gerçek mi, mit mi?
Son yıllarda bir 'eti mühürlemek' muhabbetidir gidiyor. Efendim
etin sağını solunu kızgın tavada kısa süre pişirip rengini
kahverengiye döndürünce, dört bir yanının sertleşmesi sayesinde
içerideki sıvıların hapsolacağına inanıyor insanlar. Tabii bu
sayede, lezzetinin maksimuma çıkacağına...
'İnsanlar' diye genellediğime bakmayın: Yılların aşçıları bile
böyle düşünüyor. YouTube 'Et nasıl mühürlenir' başlıklı videolarla
dolu. Eh, bunca kişi yanılıyor olamaz ya; olay sorgulanmadan kabul
ediliyor.
Bir 'mit-kıran' olarak, ben de bunun gerçek olup olmadığına bir
bakayım dedim. Araştırınca karşıma ne çıktı dersiniz?
Yok böyle bir şey! "Eti mühürlüyorum" diye yaptığınız işlemler bir
işe yaramıyor. Hatta tam tersine, etin sululuk miktarının
azalmasına yol açıyor.