Sorsam: "Komşunuzu mahkemeye vermenin iyi bir yanı var mı?"
Normal olarak cevabınız "Hayır" olacak. Gelin olaya başka bir
açıdan bakalım, şerrin içindeki ehvenişeri görelim.
Geçenlerde İstanbul Modern Sanatlar Müzesi'nin sinema salonunda bir
konuşma vardı. Avukat Rita Ender, komşuluk sorunlarının adalet
sistemine nasıl yansıdığını, davalardan örnekler vererek
anlattı.
Tahmin edeceğiniz gibi Ender'in konuşması, "İyi Bir Komşu" başlıklı
15'inci İstanbul Çağdaş Sanat Bienali kapsamında yapıldı.
İlginç olan sadece Rita Ender'in vakaları değildi. Seyirciler de
başlarına gelen komşuluk sorunlarını anlattılar.
Mesela komşu bir hanım pencerenin önündeki klima dış ünitesinin
üstüne kuşlar için ekmekler koyuyormuş.
"Ne zararı var ki..." diye soracaksınız. Her gün zahmetsizce yem
bulmak çok sayıda kuşun apartmanın damına konmasına neden
oluyordu.
Sonuç: Yağmur olukları tıkanmış, bahçedeki araçlar ve diğer malzeme
kuş pisliği içinde kalmıştı. Kadına durum söylenmiş ancak
davranışından vazgeçmemişti.
Bu arada Rita Ender bir istatistikten söz etti: Bizdeki komşuluk
davalarının sayısının oranı, Avrupa'dakilerin iki katıymış. Bunun
üzerine salonda gülüşmeler oldu. (Bu veriyi geriliğimizin dışa
vurumu olarak yorumlamıştı bazı dinleyiciler.)
Bense bu veri karşısında şaşırdım. Çünkü davaların çokluğu,
Türklerin ağırlıklı olarak aşiret hukukuna değil, devlet hukukuna
olan inancını