Olay 1990'ların başında geçer. Türk Sanayicileri ve İşadamları
Derneği TÜSİAD'ın Başkanı, bir toplantı için gittiği Paris'teki
oteline vardığında, telefonla arandığını öğrenir. Arayan önemli
gazetelerden birinin muhabiridir. Konu acildir.
Başkan hemen gazeteciyi arar ve 'gayet acil' olan konuyu öğrenir:
Rusların uzay aracı arızalanmıştır. Kozmonotların hayatları
tehlikededir.
Onları uzaydan alıp Dünya'ya getirmek için ne yapılmalıdır? Bülent
Bey bu konuda neler önermektedir?
Bu eğlenceli anekdot, Bülent Eczacıbaşı'nın 45 yıllık iş ve hayat
deneyimlerinden hareketle yazdığı İşim Gücüm Budur Benim başlıklı
kitapta yer alıyor.
O yıllarda hakikaten böyle bir durum vardı: Siyasetten dine,
sanattan spora her soru, Frenklerin "businessman" dediği, bizim
kısaca "patron" deyip geçtiğimiz iş insanlarına sorulurdu.
(Şimdilerde türkücü Nihat Doğan'a soruluyor.)
Halkın ekseriyeti, iş insanlarını bir yandan fırsatçı paragözler
olarak görürken, aynı zamanda onlardan, işsizlikten eğitime,
sağlıktan politikaya her konuda çözüm üretmelerini bekliyordu.
(Nitekim "Amerikalıları bile kandırmış bir adam bu" diyerek 2002
Seçimlerinde Cem Uzan'a oy veren çoktu.) Doğrusu patronlar ve üst
düzey yöneticiler de medya karşısında "bilmiyorum" demez, uzman
edasıyla ahkam kesmeye bayılırlardı.
Eczacıbaşı'nın 440 sayfalık kitabı perşembe akşamı Four Seasons
Oteli'nde tanıtıldı. Salona girdiğimde ilk karşılaştığım kişi
Bülent Bey'in kardeşi Faruk Eczacıbaşı'ydı.
"Türklerin bir kitaba rağbet etmeleri için, dedikodu olması lazım"
dedim. Faruk Bey, "Yok, bu öyle bir kitap değil" dedi. O an farklı
bir çalışma ile karşılaşacağımı anladım.
Nitekim Bülent Eczacıbaşı, "Size 45 yıldan süzülmüş fikirlerimi
anlatayım da feyz alın" demek yerine, "Sorunlar üzerine birlikte
düşünelim" demeyi tercih etmiş.
Kitabı önce beş temel kategoriye ayırmış: Aile şirketlerinin
geleceği... Fırtınalı ekonomide şirket yönetimi... Doğal çevre ve
şirket... İş insanının sosyal sorumlulu...