Bugün, ülkemizi bu karanlık döneme taşıyan askeri müdahalenin, 12 Mart 1971 darbesinin 53. yıldönümü.
Sevgili okurlarım, Çok Partili Dönemin darbeler tarihini ve bu darbelerin arkasındaki iç ve dış süreçleri iyi bilmeden, 12 Mart 1971 darbesinin anlamını iyi kavramak olanaklı değildir.
Bu nedenle arka plan konusunda çok kısa bir toplumbilimsel anımsatma ile işe başlamak gerekiyor!
Mustafa Kemal Atatürk, Serbest Cumhuriyet Fırkası ile, ciddi bir deneme yapmış olmasına rağmen, Çok Partili Düzen’e geçememişti...
Çünkü toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal yapı, yapılan büyük reformlara rağmen, henüz, nüfusu köle köylü aşamasından özgür kentli aşamasına taşıyamamıştı.
Toprak Ağaları ile Din Adamları egemenliğindeki nüfus, Demokratik Rejimi kuracak ve sürdürecek çağdaş bir sınıfsal niteliğe ve bilince erişememişti.
Toplum hâlâ Toprak Ağalarının ve Tarikatların (din adamlarının) egemenliğindeydi.
Bu egemen sınıflar, Cumhuriyet reformlarına rağmen, özellikle de bu reformlara karşı direnerek varlıklarını ve güçlerini sürdürüyorlardı.
İsmet İnönü, biraz Atatürk’ün Cumhuriyet Devrimi’ni tamamlamak için, biraz da İkinci Dünya Savaşı sonrasında esen Demokrasi rüzgârlarının ve Sovyet taleplerinin yarattığı korkunun etkisiyle Çok Partili Düzen’e geçti.
Ama toplumda, dünyada Demokratik Rejimi kuran sınıflar, yani çağdaş bir sermaye sınıfı ile güçlü bir işçi sınıfı yoktu.
Onun yerine, Cumhuriyeti kuran Devrimcilerin karşısına muhalefet olarak Toprak Ağaları ve Din Adamları (tarikatlar) çıktı.
Bu sınıflar ise Cumhuriyetin tasfiye etmek istediği, Ortaçağ kalıntılarıydı.
Sonunda, Çok Partili Rejim’e geçilince, Cumhuriyeti kuran Devrimcilerin yerine, “tarihsel olarak geriden gelen bu sınıfları” temsil eden, Cumhuriyet düşmanı “gerici” politikacılar egemen oldu.