AKP iktidarının müthiş bir “algı operasyonu” uzmanı
olduğunu biliyoruz:
Bir yandan Erdoğan, her an her yerde olan sesi ve
görüntüsüyle...
Öte yandan AKP’nin yönetici kadroları ve yandaş
gazeteciler, televizyoncular...
Olayları, süreçleri ve hatta tarihi, olduğu gibi değil,
kendi algıladıkları, yorumladıkları, daha doğrusu olmasını
istedikleri gibi yansıtıyorlar.
***
“15 Temmuz kalkışmasını” kim ya da
ne önledi?
Halk mı?
Medya mı?
Yıldırım mı?
Erdoğan mı?
Meclis mi?
Muhalefet partileri mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri mi?
Polis mi?
AKP’li seçmenler mi?
Kalkışmacıların güçsüzlükleri ve beceriksizlikleri mi?
Demokrasi inancı mı?
Meşruiyet duygusu mu?
***
Olaylar ve süreç zaten herkesin gözü önünde yaşandı... Ayrıca o
gece olup bitenler ve kalkışmacıların ifadeleri de medyaya bütün
ayrıntılarıyla yansıdı...
Bu açıdan artık, çok kaba hatlarıyla da olsa, bir değerlendirme
yapmak olanağımız var!
***
Önce herkesin gördüğü ve
yorumladığı bir garipliği belirteyim;
oradan asıl iki stratejik
nedene geçeceğim:
“Kalkışmayı” daha baştan başarısız kılan, önleyen, en önemli eylem,
ilk harekât olarak gecenin saat 10’unda, herkes ayaktayken, Boğaz
Köprüsü’nün tek yönlü trafiğe kapatılması ve bütün ülkeye “askeri
darbe oluyor” diye medya yoluyla alarm verilmesidir!
Peki, bugün artık bir ilkokul öğrencisinin bile olayın
“ciddiyetsizliği” ve “beceriksizliği” için kanıt olarak öne sürdüğü
bu eylem, yani kalkışmacıları başarısızlığa mahkûm eden bu harekât,
bütün ülkeye “askeri darbe oluyor” mesajını niçin erkenden
vermiştir?