Oktay Akbal Büyük Zafer’den bir yıl sonra, Cumhuriyet ilan edildiği yıl doğmuştu...
Büyük Zafer’in 93’üncü yıl dönümünden iki gün önce 92 yaşında aramızdan ayrıldı!
Bu vesile ile onun ideolojik-siyasal çizgisini irdelemek istiyorum...
Çünkü bu çizgi, “İkinci Cumhuriyetçiler”in, “Yetmez ama Evetçiler”in çabalarıyla gölgelendi, itibarsızlaştırıldı.
İlhan Selçuk da bu çizginin adamıydı...
Cumhuriyet okurları bu çizgiyi tanır, iyi bilir çünkü pek çoğu aynı duygu ve düşüncelere sahiptir.
***
Neydi Oktay Akbal’ın ideolojik-siyasal çizgisi?
“Atatürkçü” olduğu bilinir...
O kadar mıdır acaba?
Hayır, Akbal, “Atatürkçülük ile Solculuğun, Hümanizmle harmanlanmış sentezidir.”
***
Oktay Akbal, 12 Eylül’ün, 1982 Anayasası oylaması sırasında “Hayır” oyu vereceğini yazdığı için yargılandı, mahkûm oldu ve hapse girdi.
(Faşizm budur işte: Sizi kendi yasalarına göre yargılar ve hapse atar; o dönemde de referandum öncesi anayasa taslağı aleyhine propaganda yapmak kanunla yasaklanmıştı!)
Anayasa taslağına niçin “Hayır” diyecekti biliyor musunuz?
Anayasa taslağında işçi hakları yeterince güvence altına alınmadığı için.
***
Ne Demokrasi, ne Sosyal Demokrasi ne Sosyalizm gökten zembille iner:
Hepsi için belli bir toplumsal ve ekonomik düzey, belli bir sınıfsal yapı, belli bir siyasal bilinç gerekir:
Türkiye’de sol, Osmanlı’nın azgelişmiş merkezi dinci-feodal yapısıyla ve bağımlı kullarıyla değil, ancak Atatürk’ün kurduğu, kentsel-endüstriyel demokrasiye dönüşecek olan Cumhuriyet’in bağımsız vatandaşlarıyla gelişebilir...
Bu nedenle Atatürk’ü yadsıyarak solcu olmak ya da solcu olduğu için Atatürk’ü reddetmek, ütopik bir fanteziden ya da gizli bir dinci-feodal toplum savunuculuğundan başka bir anlam ifade etmez...