Aslında siyasal tarihimizde iki 12
Eylül var:
Biri, 12 Eylül 1980’de askerlerin yaptığı darbe...
Öteki, 12 Eylül 2010’da AKP-Cemaat ittifakının yaptığı sivil yargı
darbesi.
Şimdi de 15 Temmuz kalkışmasından sonra AKP’nin 20 Temmuz 2016
tarihli “Post Mortem” darbesini yaşıyoruz!
***
Kim demiş “Tarih tekerrürden
ibarettir” diye:
AKP-Erdoğan iktidarı, tarihten ders
almış...
20 Temmuz 2016 Post Mortem Darbesi, kendinden önceki bütün
darbelerden yararlanmış; o darbelerde eksik kalan bütün unsurları
içeriyor:
Klasik darbe uygulamaları olan, gözaltılara, tutuklamalara, işten
çıkarmalara, pasaport iptallerine ek olarak...
Suçlanan insanların, örgütlerin, işletmelerin mal varlıklarına da
el konuyor...
Seçilmiş belediye başkanlarının yerine, kayyımlar atanıyor.
***
“Post Mortem Darbe” gerekçesi 15 Temmuz’daki FETÖ
kalkışması olarak ilan edildi...
Ama ek hedefi, aynı zamanda PKK ile de mücadele olarak
görülüyor.
***
Elbette ülkenin siyasal,
örgütsel, bürokratik, eğitimsel, askeri, adli
ve mülki yapısına, yaklaşık yarım
yüzyıldır sızan FETÖ ile mücadele
kolay değil...
Hele bu örgüt:
İnsanların mukaddes değerlerini, yani inançlarını...
Eğitim sürecini, yani yeniden üretimlerini...
Kontrol ederek, kendine bir “müritler” kitlesi
yaratmış...
Ve de bu “müritler” ile, yıllar içinde siyasete ve devlete sızarak
iktidara ortak olmuşsa...
Bu mücadelenin olağan koşullarda ve olağan yöntemlerle yapılması
pek kolay değildir.