Türkiye, Çok Partili Demokrasiye, bu rejimi destekleyecek olan
sınıfsal yapı ve siyasal kültür olmadan, hazırlıksız
geçti...
Sermaye sınıfı ve işçi sınıfı gelişmemiş olan ülkemizde
Demokrat Parti, DP, toprak ağalarının partisi olarak kuruldu ve
Cumhuriyet’i kuran devrimcilerin yerine, sözde “Demokrasi” adına
iktidara geldi.
Toprak ağalarının partisi olan DP’nin liderleri Çok Partili
Demokrasiyi, Çoğunluk Diktatörlüğü haline
dönüştürdüler...
Sonuçta onlar canlarını yitirdiler ama Türkiye de, çok ama çok ağır
bedeller ödedi:
Menderes ve arkadaşlarının asılmış olmaları,
siyasette bugün bile bir kara leke, süregelen bir kan davası olarak
etkisini sürdürmekte.
Üstelik 27 Mayıs’tan sonra, Çoğunluk Diktatörlüğünü engellemek için
1961 Anayasası’nın getirdiği güvenceler de, yine askerlerin 12 Mart
1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ve sağ iktidarlar tarafından iyice
sulandırıldı, işlevsiz hale getirildi, demokratik gelişmelerin, sol
birikimlerin önü kesildi ve bugünlere gelindi!
***
Atatürk ve arkadaşları, toprak ağalarının ve din
adamlarının egemenliğindeki feodal bir din/Tarım toplumunda, çağdaş
ilkeleri yerleştirmek, toplumu dönüştürmek için, tepeden inme
devrimler yapmak zorundaydılar.
İsmet Paşa döneminde ise, (yanlış
olarak) “Çağdaşlaşma dönüşümü tamamlandı, Demokrasi zamanı
geldi” denilerek Çok Partili Düzen’e geçildi.
Demokrasi adına iktidara gelen toprak ağalarının partisi DP’nin, bu
dönemde, Tek Parti Dönemi’ne özenerek, temel hak ve özgürlükleri
askıya alması, Türkiye’nin demokratik atılımını katleden çok büyük
bir yanlıştı!
Korkuyorum, aynı yanlış, 60-70 yıl sonra bugün, yeniden
yapılacak!
***
AKP’nin kaybettiği 7 Haziran seçimlerinden sonra, terör
bahane edilerek, devlet baskısı yeniden pazarlanmaya
başlandı:
“Devlet benim, ya bana oy verirsin ya da ekonomik ve siyasal kaosa
kurban gidersin” mesajı, (başka faktörlerle birlikte) 7
Haziran’dan sonra etkili oldu.
1 Kasım seçimlerinde AKP’yi, tek başına iktidar koltuğuna
taşıdı.