Hiç kıvırtmadan, hamaset yapmadan, Suruç katliamına yol açan
süreçleri üç ayrı bağlamda özetleyelim:
I) Dış politika bağlamında:
1. “Stratejik Derinlik”, “Komşularla sıfır sorun”, “Kadim
kültürümüzmedeniyetimiz” gibi içi boş sloganlarla, Kafkaslar’da,
Balkanlar’da ve Ortadoğu’da, Osmanlı etkisinin hayali peşinde
koşuldu.
2. Din olarak İslam, mezhep olarak Sünnilik, dünya ve Ortadoğu
politikalarında ana eksen yapıldı.
3. Irak’ın ve Kuzey Irak’ın içişlerine de din ve mezhep ekseninde
müdahale edilmek istendi ama bunlar, hem dirençle karşılaşıldığı
hem de ekonomik menfaatlerin zedelenmesi istenmediği için utangaç
girişimler seviyesinde kaldı.
4. Suriye’deki RADIKAL askeri İslami oluşum, hem Esad’a hem de
Kürtlere karşı askeri bir güç olarak kullanılmak istendi.
5. Suriye politikası büyük zikzaklar çizdi, herkesin güvenini
yitirdi.
a) ABD’nin Ortadoğu politikasıyla uyum sağlamak için Esad ile
dostluk bozuldu.
b) Ama sonradan bu çizgide aşırıya gidildi, Suriye politikası Esad
karşıtlığına endekslendi.
c) ABD, Esad gerçeği karşısında geri adım atınca, buna uyum
sağlanamadı, IŞİD destekçisi olarak yalnız kalındı.
6. Suriye’de Kürtlerle IŞİD arasındaki çatışmalarda, Kürtlere karşı
IŞİD’den yana tavır kondu.
II) İç politika bağlamında:
1. Silahlı kuvvetler güçsüzleştirildi, hem etkisi hem morali
neredeyse sıfırlandı.
2. Güvenlik güçleri birbirine düşürüldü, büyük tasfiyelerle
güçsüzleştirildi.
3. İstihbarat örgütleri keyfi yönetime bağlandı,
güçsüzleştirildi.
4. Adalet mekanizması yozlaştırıldı, savcılar, yagıçlar ve
mahkemeler birbirine düşürüldü.
5. Silahlı kuvvetler, güvenlik güçleri, istihbarat kuvvetleri ve
adalet mekanizması arasındaki ilişkiler bozuldu, düşmanca rekabete
dönüştürüldü.
6. Kürtlerle başlatılan “Barış Süreci” havada kaldı:
a) Gizlice yürütüldü.
b) Güven vermedi.
c) Sonunda inkâr edildi.
7. Ülke dışındaki RADIKAL askeri dinci örgütlerin ülke içindeki
uzantıları Kürtlere karşı kullanılmaya başlandı.