Cumhuriyet
mensuplarına yönelik haksız ve hukuksuz
saldırı sonucunda hâlâ tutuklu
yargılanan Cumhuriyet Vakfı’nın İcra
Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay da karar
duruşmasında yağdırılan cezalarla birlikte, 25
Nisan Çarşamba gecesi tahliye
edildi.
Ama cezalar o denli haksız, hukuksuz ve ağırdı
ki, tahliye sevinci bile doğru dürüst yaşanamadı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, 24
Haziran’daki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri için
propaganda yaparken, Türkiye’de Demokrasinin daha
güçlendirileceğini ve Adalet mekanizmasının daha
bağımsızlaştırılacağını söyledi.
Ülkeyi 16 yıldır “Demokrasiyi ve
Bağımsız Adaleti güçlendirme vaadiyle”
yöneten ama Türkiye’yi bütün uluslararası
hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi
sıralamalarında çarpıcı bir biçimde geriye götüren
bir liderin bu sözleri, 16 yılda gelinen olumsuz
noktayı işaret eden ve dün Özgür
Mumcu’nun da belirttiği gibi, neden ona
yeniden oy verilmemesi gerektiğini belirten
bir teşhis olarak da
algılanabilir.
***
CHP Eskişehir milletvekili
Utku Çakırözer, eski Cumhuriyet Gazetesi
Genel Yayın yönetmenidir.
Silivri’de yatan gazeteci ve
yazarları hiç yalnız bırakmamış, sürekli
olarak onların sorunlarını kamuoyuna
taşıyarak, insanların bu durumu kanıksamasının
önüne geçmiştir.
Cumhuriyet Davası’ndan çıkan
kararlara da yine içerde yatanları
ziyaret etmek için gittiği Silivri’den
tepki gösterdi:
“Hiçbir somut iddianın olmadığı
iddianame ile başlayan Cumhuriyet davasında,
terör örgütüne yardım suçlamasıyla ceza yağdırılması
fikir ve ifade özgürlüğünü, adaleti, adalete olan inancı
bir kez daha ağır bir şekilde
yaralamıştır.
Gazetecilik, ağır şekilde
cezalandırılmıştır.
Verilen cezalar, bağımsız
gazeteciliğin, basın özgürlüğünün hapsedilmek
istendiğinin göstergesidir. Tutuklu gazeteci ayıbı
devam ederken, Türkiye şimdi bir de haberciliğin
terörizmle karıştırıldığı cezalarla yeni bir ayıp ile
karşı karşıya bırakılmıştır.
Tekrar tekrar söylemek gerekir
ki; habercilik ve gazetecilik, fikir ve ifade
özgürlüğü; terör örgütüne yardım gibi suçlamalarla aynı
cümle içinde bile kullanılamaz.
Verilen cezalar Cumhuriyet Gazetesi
şahsında tüm gazetecilere, gazetelere, medyaya verilen
bir gözdağıdır.
Gözdağı, Cumhuriyet Gazetesini
de, özgür gazetecileri de susturamaz. Olsa olsa
Türkiye’nin dünyadaki imajının daha da gerilemesine yol
açar.
Beklentimiz, bu ağır, kabul edilemez
cezaların itiraz sürecinde bozulması, adaletin yerini
bulmasıdır.
Türkiye tutuklu gazeteci
ayıbından da haberin hapsedilmesi ayıbından da
bir an önce kurtulmalıdır” dedi.
***
Çakırözer Silivri Cezaevi’nde
tutuklu bulunan gazeteciler Ali Bulaç,
Mehmet Altan, Ahmet Altan, Ahmet Turan
Alkan, sivil toplum aktivistleri Osman Kavala ve
Celalettin Can ile ve tutuklu üniversite
öğrencileri ile de görüştü ve görüşme sonrası
şunları söyledi:
“Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan
için verdiği ve diğer gazeteciler için de geçerli
olan ‘Haksız yere yatıyorlar, özgürlükleri ihlal ediliyor’
kararına mahkemeler uymuyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de
aynı şekilde ‘özgürlükleri ihlal ediliyor’ kararı
alıyor. Bu kararlara rağmen gazeteciler hâlâ
tutuklu.
Birçoğu hastalıklarla
boğuşuyor.
Ali Bulaç, yüksek şeker,
tansiyon, kalp ve prostat rahatsızlıkları var.
640 gündür tutuklu. Ne için? Sadece yazdığı birkaç
köşe yazısı nedeniyle. Bu büyük
adaletsizlik.
Adaletin yerini tam olarak bulması,
sadece haberleri, yazıları, düşünceleri nedeniyle
haksız bir şekilde tutuklanan tüm gazetecilerin,
aydınların, öğrencilerin serbest bırakılması ile
mümkündür.”
***