Osmanlı’nın çöküşü ilk kez Saray
tarafından algılanmıştır....
Çünkü İmparatorluk, Osmanlı ailesinin yani “Padişahın mülküdür.”
Elbette “mülkün” elden gittiğini ilk fark eden de onun
sahibidir!
Dolayısıyla, çöküşü durdurmak için alınan tedbirlere, yani kimi
zaman “Batılılaşma” denilen çağdaşlaşma ve modernleşme
hareketlerine Saray öncülük etmiştir.
*** Saray, çöküşü
hazinenin boşalmasıyla fark etmiştir:
Osmanlı da, bütün Ortaçağ’da Din/Tarım imparatorlukları gibi,
hazinesi yoksullaştığı zaman, sefere çıkar, yeni topraklar fetheder
ve kaynaklar bulurdu.
Ne var ki, 16’ncı yüzyıldan sonra, Endüstri Devrimi ile teknolojik
atılım yapan Batı dünyası karşısında askeri gücünü de yitirince,
hazinesini doldurmak için girdiği savaşlarda yenilmeye ve toprak
kazanacağına toprak kaybederek daha da yoksullaşmaya
başlamıştır.
Askeri yenilgilerinin nedenini araştıran Osmanlı, teknolojik açıdan
geri kalmış olduğunu hemen keşfetmiş ve Batı’nın elindeki ileri
teknoloji ve üstün silahlarla rekabet edebilmek için reform
hareketlerine başlamıştır.
Saray’ın “mülkünü” korumak için giriştiği reformlar yerleşik
düzenin bir parçası olan din adamlarını ve toprak ağalarını
rahatsız etmiş, bunların kışkırtmalarıyla, eski düzenden
nemalanmaya da alışmış olan Yeniçeriler “Şeriat İsterük”
naralarıyla sokaklara dökülerek, her türlü değişmeye karşı
çıkmışlardır.
*** “Gelenekçi-Liberal Cephe” işte bu süreç içinde, yöneticilere yani “Devlete”