Sevgili okurlarım,
salı günkü yazımda şöyle
demiştim:
“Ucube bir Anayasa ile köküne
kibrit suyu ekilmiş olan Demokrasiyi, vazodaki nadide
bir çiçek gibi özenle besleyerek Belediyelerde
yeniden üreteceğiz...
Yerel yönetimlerde yeterince kök
saldıktan sonra da onu yeniden merkezi iktidara
taşıyacağız.”
Aynı gün, AKP Genel Başkanı
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle diyordu:
“Çankaya, Beşiktaş, Kadıköy, Şişli
gibi yerlerdeki seçim sonuçlarına bakın hiçbirinin
ülke gerçekleriyle ilgisi olmadığını
görürsünüz.
Türkiye yansa da şaha kalksa da
bunların umurlarında değildir. Buralardaki seçmen
profili Türkiye pastasının kaymağını yiyen kesimden
oluşuyor.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu
Belediyeler konusunda 17 Kasım’da söyle
konuşmuştu:
“Yerelde demokrasiyi inşa ederek
Türkiye’de kökleştireceğiz. İstanbul’da İstanbullu
nefes almak için CHP’li belediyelere
gelir.
CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde
demokrasi vardır. Kadın erkek eşitliği vardır.
Düşünceye saygı vardır. İnsanlar rahat ve özgür
gezerler.
Şimdi bunu Türkiye genelinde yaymak,
yaygınlaştırmak hepimizin ortak
görevidir.”
***
Sevgili okurlarım, buradaki
kavga, yerel yönetimlerin çok ötesinde,
bir demokrasi kavgasıdır:
Erdoğan AKP iktidarı, kendi baskısı altında
olmayan belediyelerdeki demokratik atmosferi de yok etmeye,
buradaki insanların yaşam biçimlerine de müdahale ederek, onların
hayat standartlarını da aşağı çekmeye çalışmaktadır.
Beyoğlu’nda, Taksim’de, hayatı
söndürdüler.
Beyoğlu’nda söndürdükleri
hayat, bütün öteki demokrat belediyelerde
yapacaklarının habercisidir.
***
Aşağıdaki tablolarda
Türkiye’nin “İnsani Gelişmişlik Endeksine
Göre” “En Gelişmiş On İlçesi” ile “En
Geri Kalmış On İlçesi” gösterilmiştir.
Kavga, bu sıralamaların işaret ettiği Sosyal
Demokrat Belediyecilik başarısının sürdürülmesi ya
da sonlandırılması kavgasıdır.
***