İddialar, savunmalar, duruşmalar, mahkûmiyet kararı ve tahliye aklınızı karıştırmasın...
Berberoğlu olayının temelinde dört büyük siyaset ve hukuk yanlışı yatıyor:
1) Demokrasilerin en temel unsuru olan, Anayasa’nın da koruduğu milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması ve bu dokunulmazlığın, yeniden seçilme halinde bile yürürlüğe konulmaması.
2) Daha önce yayımlanmış, üstelik doğruluğu, bakanlık yapmış önemli bir iktidar politikacısı tarafından da yeminle ifade edilmiş bir haberin yayımlanmasının yargılanması sırasında, bu haber için gerekli belgeleri temin etmekle, yani zaten aleniyet kazanmış ve önemli bir politikacı tarafından da yeminle doğruluğu iddia edilmiş olan bir haberin kaynağı olmakla suçlanması.
3) Zaten temelsiz olan bir davada, belge temin etme suçlamasının dahi, yeterince somut delille desteklenerek kanıtlanamamış olması.
4) Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay da dahil olmak üzere Türkiye’deki yargı mekanizmasının yukarda açıklanan üç yanlışa da onay verilmesi.
***
Yargıtay, geçen hafta, MİT TIR’ları davasında yargılanan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verilen 5 yıl 10 ay hapis cezasını onadı, milletvekilliği sona erinceye kadar infazın durdurulmasına ve Berberoğlu’nun salıverilmesine karar verdi.
Burada gözden kaçan ayrıntı, (o noktaya kadar yapılan bütün siyasal ve hukuksal hatalar kabul edilse bile) Berberoğlu yeniden milletvekili seçildiği için, kararın infazının değil, yargılamanın durdurularak karar verilmesinin ertelenmesi gerektiğiydi.
***
Berberoğlu, neden dolayı kaç yıl ceza almış, sonra ne olmuş, en sondaki 5 yıl 10 ay ceza hangi gerekçeyle nasıl verilmiş, duruşmalarda neler olmuş, savcı neler iddia etmiş, avukatlar nasıl savunma yapmış, Anayasa Mahkemesi’ne ve Yargıtay’a yapılan başvurular ne sonuç vermiş veya nasıl hiçbir sonuç vermemiş gibi ayrıntılara girerek okurların akıllarını karıştırmaya gerek yok!
Sadece girişte özetlediğim dört madde ile, Türkiye’de demokrasinin de, Demokrasinin dayanağı olan Hukuk Devleti kavramının da yok edildiğini belirtmekle yetiniyorum!
Eski bir ünlü gazeteci olan, partide yöneticilik de yapmış bir Ana Muhalefet Partisi Milletvekili’nin başına bunlar geliyorsa, (yasal bir siyasal partinin eş genel başkanlarından ve Cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş’ın olayına hiç değinmesek bile) sade vatandaşların nasıl bir güvencesizlik cehenneminde yaşadığını, hem İÇERDEKİ ve hem de DIŞARDAKİ değerli okurlarımın dikkatlerine bir kez daha sunuyorum!
***