Aşağıdaki yazıyı 2017’de yazdım: Değerli bir insanı övmek için onun ölmesini beklemem ben... Dün de GÜNCEL’de, yine Ali’yi anmak için, onu öven bir başka eski yazımı yayımlamıştım.
İyi ki bu yazıları yazmışım...
İyi ki kendisi hakkında ne düşündüğümü öğrenmiş, bizi bırakıp gitmeden önce!
Bir insan ne zaman “Anıtlaşır”:
Bir fikri, bir görüşü, haklı ve doğru olarak, bıkmadan, usanmadan, her türlü zorluk ve olanaksızlık karşısında, tutarlı olarak savunduğu zaman!
Kimlik ve kişiliğine acımasız saldırılar yapıldığında, cezalandırıldığı, hatta hapse bile atıldığı zamanlarda, yılmadan, doğru olduğuna inandığı ve gerçekten de tarih ve bilim önünde doğru olan görüşlerinden sapmadığı, kıvırtmadığı, dönmediği zaman!
Kendi arkadaşlarının bile savundukları, çoğunluk tarafından benimsenen yanlışlara karşı, tek başına, sırf kendisine olan saygısından ve güveninden dolayı, ödün vermeden direnebildiği zaman!
Ve bütün bu tutum ve davranışlarını, kendisini yüceltmeden, övmeden ve hatta önemsemeden, kendisiyle matrak geçerek, mütevazı bir biçimde irdeleyebildiği, anlatabildiği zaman!
Bazı “Anıt İnsanlar”ın iyi konuşmak, iyi yazmak, duygu ve düşüncelerini çarpıcı ve esprili bir biçimde aktarabilmek gibi ilave özellikleri de vardır:
İşte Ali Sirmen bunlardan biridir!
Kendisini ilk kez, yıllar önce ben daha Hacettepe Üniversitesi’nde genç bir doçentken katıldığım, Uğur Mumcu’nun da konuşmacı olduğu bir açık oturumda dinlemiştim.
Bildiğiniz gibi Uğur Mumcu da bir “Anıt İnsandı”:
Üstelik, müthiş zeki, araştırmacı ve çok güzel konuşan, dinleyenleri adeta büyüleyen bir hatipti.
Ali Sirmen, Uğur Mumcu’dan sonra konuşuyordu ve Uğur konuşmasını tamamladıktan sonra, “Ali için ne büyük bir talihsizlik, şimdi ne söyleyebilir, kendini nasıl dinletir, salonu nasıl etkiler” diye düşündüğümü anımsıyorum.
Fakat Ali, belirttiği yeni fikirlerle yine dinleyenlerin müthiş ilgisini çekmiş ve çarpıcı esprilerle süslediği konuşmasıyla, Uğur’dan sonra salonu bir kez daha büyülemişti!
Bu satırları, son zamanlarda moda olan bir “Nehir söyleşi” kitabını okurken yazıyorum.
Ümit Aslanbay ile yaptığı ve “Bir Eski Cumhuriyet İçin” diye, bence yanlış bir isimle yayımlanan “Ali Sirmen Anlatıyor” adlı kitapta bakın, Mahmut Dikerdem ve sözde “İran Devrimi” için neler söylemiş: