Bütün tarih, bir ülkeyi ele geçirmek
veya denetlemek ya da yok etmek isteyen
emperyalistlerin, o ülkeyi içinden
bölerek başarıya ulaştığını
gösteriyor.
Feodal Din-Tarım toplumları döneminde, aynı din içindeki mezhep
savaşları, farklı dinlerin birbirleriyle olan savaşlarından çok
daha acımasız ve kanlı olmuştur.
(Günümüzde bile, Irak’ta, Şii-Sünni kavgasında öldürülenlerin
sayısı Hıristiyan ABD’nin yaptığı katliamı fersah fersah aşmıştır.
Mezhep kavgasının yıkıcılığı ve kıyıcılığı bugün Suriye’de de aynı
şiddetle yaşanmaktadır.)
Sanmayınız ki, bu mezhep savaşları sadece İslam Âlemi içinde yıkıcı
ve kıyıcı olmuştur:
Ortodoks-Katolik çatışmaları ve sonra, Katolik-Protestan savaşları
da insanlık tarihinin utanç verici tablolarını oluşturur:
Örneğin Katolik Latinlerin 4. Haçlı seferi ile Kudüs’e gitmek
yerine İstanbul’a gelmeleri, düşman gördükleri Ortodoks Bizans’ı
işgal etmeleri, burada 50 yıl hüküm sürmeleri, Anadolu’yu başsız
bırakarak İpek/ Baharat yolu güvenliğinin ve ülkedeki asayişin
bozulmasına yol açmış, bu durum ise, sonradan Bizans’ı fethedecek
olan Müslüman-Türklerin Söğüt’e kadar ulaşmasına yardımcı
olmuştur.
Ve yine unutmayalım ki, Fatih Sultan
Mehmet’e karşı Katoliklerden yardım isteyen
Bizans, Ortodokslukta ısrar ettiği için Vatikan’dan yeterli destek
görememiş ve Osmanlılar tarafından tarih sahnesinden
silinmiştir!
(“Constantinople’da Kardinal şapkası görmektense Müslüman sarığı
görmeyi tercih ederim” diyen ve Fatih’in,
Gennadius adıyla Patrik tayin ettiği papaz
Georgious Scolaris’i unutmayın.)
Ulu...