evgili okurlarım, pazar günleri anılarımı yazarken güncel sorunlardan hareket ettiğimi belirtmiştim. Cuma günü de belirttiğim gibi, AKP iktidarı, eğitimde tam bir cehalet hamlesi içinde.
Bu “cahilleştirme süreci” bana efsane hocaları anımsattı...
Bu haftadan sonra, zaman zaman bu hocaları anacağım...
Bugün, “Proje okullar” maskaralığı ile el konularak “seviyesizleştirilen” Kabataş Lisesi’nin bir efsane hocasıyla, Şişli Terakki Lisesi’ne de giden, tarih öğretmeni, Aziz Taner’le işe başlamak istiyorum.
***
Aziz Bey monoton ve yavaş bir sesle ders anlatırdı.
Ama anlattığı konuları savaşlar, tarihler ve insanlar üzerinden değil, ülkeler arasındaki ilişkiler, dönemin siyasal, askeri ve ekonomik koşulları üzerinden irdelerdi.
Biz elbette o zamanlar bu yaklaşımın önemini bilmiyorduk...
Ama bize anlaşma koşullarını, savaş tarihlerini ve komutan isimlerini ezberletmediği için onu severdik.
Genellikle oturmaz, sağ koluyla kürsüye dayanarak, ayakta ders anlatırdı.
Bir gün galiba fazla abandığı için kürsü kaymaya başlamış ve “Bu da hükümet gibi, güven olmuyor, biraz dayanınca, kayıyor” diyerek içindeki muhalif kişiliği espriyle açığa vurmuştu.
***
Cengiz İmparatorluğu’nu anlattığı bir derste, ben nasıl olup da tek bir kişinin, bu kadar kısa bir zamanda bu kadar büyük bir coğrafyayı kontrolü altına alabildiğini sormuştum.
O da, Cengiz İmparatorluğu’nun büyümesinin aslında o dönemin ve o coğrafyanın ekonomik koşullarından kaynaklandığını, istersem bana bu konuda yazılmış bir makale getirebileceğini söylemişti. Ben de “Tabii isterim” demiştim.
Ertesi hafta, makaleyi vermesini bekledim; hiç ses etmedi. Ben de sormaya çekindim.
Bir hafta daha geçti, baktım yine ses yok; dersten çıkarken yüzümü kızartıp, “Hocam bana Cengiz İmparatorluğu ile ilgili bir makale getirecektiniz” dedim.
Güldü; elini iç cebine attı, ayrı basım makaleyi çıkartıp “Getirdim, burada. Aslında geçen hafta getirmiştim ama istemediğin için vermedim” dedi.
***
Tarihe, ekonomi ve coğrafya perspektifinden bakmayı, Marxizmle tanışmadan çok önce, Aziz Taner Hoca’dan öğrendim.
Bazen, Cumhuriyet gazetesinde, onun ölüm yıldönümünde, çocukları tarafından verilen anma ilanını görüyorum.