Artvin Cerattepe’de altın ve bakır çıkarmak için maden
işletilmek istenmesi, çok yönlü bir katliam görüntüsü
veriyor:
1) Yerel halkın tercihleri hiçe sayılmakta
ve demokratik rejimin en basit kuralı olan seçmen iradesi
zedelenmektedir.
Avrupa ve Amerika’da bırakın böyle bir yatırımı, bir bina inşaatı
bile, imar planı değişikliği yerel halk tarafından tartışılıp kabul
edilmedikçe yapılamamaktadır.
2) Halkı korumakla yükümlü olan devletin
güvenlik güçleri, halka şiddet uygulamaktadır.
Halkın vergileriyle maaşlarını alan, halkın hizmetinde olan
güvenlik güçleri, asli görevlerinin tam tersini
yapmaktadır.
3) Doğa tahribatı, dünyanın, Türkiye’nin
ve Karadeniz bölgesinin ekolojik dengelerini
bozmaktadır.
Dünkü yazısında Melis Alphan bunu şöyle
dile getiriyordu:
“(Dünyada) 1998’de kuraklık, sel, ormanların yok edilmesi ve
toprakların verimsizleşmesi gibi çevresel nedenlerle göç edenlerin
sayısı 25 milyona yükselerek savaşta göç etmek zorunda kalanların
sayısını iki kez geride bıraktı.
Aynı yıl, ‘doğal felaketler’ nedeniyle yaşadığı yeri terk etmek
zorunda kalanlar mültecilerin yüzde 58’ini oluşturdu...
...O cari açık kapanır, açılır, kapanır, açılır.
Ama Cerattepe gibi cennetten bir doğa parçası yerine geri
konulamaz...”
4) Ekonomik kalkınma doğal kaynaklarla
değil, bu kaynakların yüksek teknolojiyle işletilmesi yoluyla
sağlanabilir.
Selçuk Şirin dünkü yazısında
bu konuyu şöyle özetliyordu: