Batı demokrasilerinde
görülen partiler yelpazesi Türkiye’de
hâlâ yerine tam
oturmamıştır:
Partilerin sınıfsal ittifakları, çağdaş toplumlarda görülen sermaye
sınıfı-işçi sınıfı bağlamında pek bir anlam ifade
etmez...
Çünkü Cumhuriyetin kuruluşundan beri çok yol alınmış olmasına
karşın, Türkiye’nin sınıfsal yapısı, hem sermaye hem de işçi
sınıfları açısından çağdaş demokrasilerde gördüğümüzün çok
gerisinde kalmıştır.
***
Sovyetler Birliği’nin
çökmesinden sonra Küreselleşen dünyada,
ABD’nin(Huntington’un ağzından)
pompaladığı kimlik siyaseti, dinci ve
milliyetçi yaklaşımlarla sınıf bilincini
bastırmıştır.
Sınıfsal bağları zaten kurulamamış olan ülkemizdeki siyasal
partiler, böylece, sermaye sınıfı ve işçi sınıfı gibi “sınıfların”
değil, Türk, Kürt, Alevi, Sünni gibi etnik ve dini kimliklerin
yansımaları olarak algılanmaya başlamıştır!
***
Elbette bu oluşumda, ülkeyi 13
yıldır yöneten AKP’nin Sünni
mezhepçiliküzerine inşa edilmiş olan politikası
da çok etkili olmuştur.
Bu konuda, iç ve dış güçler birbirini desteklemişlerdir: