Bugün İzmir’de CHP’nin yine bir “Demokrasi mitingi” var: “CHP
Demokrasi için demokratik olarak direnmelidir” derken kastettiğim
eylemlerden biri daha!
Keşke, böyle “Demokrasi mitingleri” yapmak için 15 Temmuz
Kalkışması beklenmeseydi.
***
Kılıçdaroğlu, CHP’nin “Taksim Manifestosu”ndaki 10 madde ile
yetinmiyor...
Geçen gün Ahmet Hakan’ı arayarak “15 Temmuz Kalkışması”ndan sonra
iktidarın aldığı önlemlerle ilgili eleştiri ve önerilerini “Üç-dört
kişi oturup devleti yeniden yapılandıramaz” diyerek dile
getirmiş.
1 Ağustos tarihli yazıdan öğrendiğimize göre üzerinde durduğu ana
noktaların bazı satır başları şunlar:
“DEVLET HEPİMİZİN: Eğer bu devlet hepimizinse... Bu devletin
yeniden inşa edilmesinin yeri milletin oylarıyla seçilmiş
Parlamento olmalıdır.
Üç-dört kişinin kimseyle konuşmadan, kimseye danışmadan devleti
yeniden yapılandırması kabul edilemez.”
“ORDUYA EL ATILMALI: Ordunun yeniden yapılandırılması şart. Ama bu
iş, etki tepki ile olmaz. Nefretle olmaz. Güvensizlikle olmaz.
Bilgi ve birikim ile değerlendirilir. Kültür, gelenek göz önünde
bulundurulur.
Bir sabah kalkıp ‘Bundan böyle şu şekilde olacak’ denilerek bu iş
olmaz. Oturup birlikte tartışmalıyız.
Parlamento devre dışı bırakılamaz.”
“SONU TEHLİKE: ‘Ben yaptım oldu’ türü yaklaşımlar, daha tehlikeli
süreçlerin başlamasına yol açar.
Yapılan hatalardan hiç ders alınmıyor. Tarih tekerrür
ettiriliyor.”
“DARBEYİ FIRSAT BİLMEK: Eğer siyasi partiler, demokrasinin
vazgeçilmez parçasıysa... Siyasi partileri dışlayarak demokrasi mi
olur?
Darbeden yararlanarak yeni bir devlet inşa etmeye kalkmak olmaz. Bu
fırsatçılığa girer.
Bu Meclis, Kurtuluş Savaşı’nı yürütmüş bir Meclis’tir. Devletin
yeniden inşasını mı yapamayacak?”
“KONSENSÜS ZEHİRLENİYOR: Türkiye’de bütün siyasi partiler darbeye
karşı çıktı. Sivil toplum karşı çıktı. Sendikalar karşı çıktı. Çok
olumlu bir hava doğdu.
Şimdi darbeye karşı çıkan toplumun tüm kesimlerini dışlayarak
devleti yeniden şekillendirmeye kalkışıyorlar. Bu çok olumlu
havayı, çok olumlu atmosferi zehirler.”
***
Hiç kimse tarihsel ve siyasal süreçleri, gerçekleri inkâr etmeye
kalkmasın:
Türkiye’yi 15 Temmuz’da uçurumunun kenarına getiren siyasal
iktidar, Erdoğan-AKP iktidarıdır:
Bizzat Erdoğan dün “Bundan dolayı Rabbime ve milletimize verecek
hesabımız var. Rabbim bizi affetsin”
demiştir!
Daha önce örgütlenmeye ve devlete sızmaya başlamış ve 12 Eylül 1980
askeri darbesi ile büyük bir ivme kazanmış olsa da, FETÖ’yü,
devletin içine iyice yerleştiren, darbeye cesaret edebilecek konuma
taşıyan esas faktör, Erdoğan-AKP iktidarının, ana ekseninde Silivri
davalarının yer aldığı, eylem ve söylemlerdir.
Bütün bu süreç sırasında Erdoğan-AKP iktidarı, kendinden olmayan ne
kadar demokratik kesim varsa, hepsini yabancılaştırmış ve
düşmanlaştırmıştır...
Ama 15 Temmuz Kalkışması sırasında görülmüştür ki, bütün bu muhalif
kesimler, demokratik rejimi korumak için tavır almışlardır...
Parlamenter Demokrasi sayesinde bulunduğu yere gelen Erdoğan-AKP
iktidarı, bu rejimi yozlaştırmaktan kaçınmalı, tam tersine
Parlamenter Demokrasiyi geliştirerek sağlamlaştırmalıdır.