TEK BİR KURTULUŞ REÇETESİ
VAR:
Temel hak ve özgürlükleri, koşullar
ne olursa olsun, daima, en umutsuz anlarda bile
savunmak...
Demokrasiyi, Laikliği, Hukuk Devleti’ni
ve elbette Sosyal Devleti savunmaktan, doğruları anlatmaktan,
elinizde iktidar gücü yokken, kimse sizi dinlemezken bile,
bıkmamak, usanmamak, vazgeçmemek!
***
Anlı şanlı köşe yazarlarımızın yürek
burkan sefaletini büyük bir hüzünle izliyorum:
“Gerçekçilik” adına, bütün güçleri elinde toplamış, yasama, yürütme
ve yargıya hâkim olmuş, medyayı ve geniş kalabalıkları bütünüyle
kontrol eder görünen iktidarın “merhametine” sığınmak,
yapılabilecek hataların en büyüğüdür...
Demokrasi, iktidarların merhametiyle
değil, temel hak ve özgürlükleri savunanların direnciyle
kurulmuştur!
***
Nitekim 15 Temmuz
kalkışması:
1) FETÖ-AKP iktidarı tarafından Silivri’de tarumar edilen TSK’nin,
bütün saldırılara karşın, rejime sadık olan ana
gövdesinin ve komuta
kademesinin “Demokrasiye olan
bağlılığıyla”...
2) İktidarın ezdiği, yok etmeye çalıştığı ana
akım medyanın varlığı ve “Demokrasi
inancıyla”...
3) Başta CHP olmak kaydıyla bütün siyasal muhalefet
partilerinin “Demokratik rejime olan
sadakatiyle”...
4) İktidarın her vesileyle karşı olduğunu belirttiği, sansürlediği,
sınırladığı, kısıtladığı, başta Twitter olmak
kaydıyla, Sosyal
Medyanın fonksiyonel olarak ortaya
koyduğu “Demokratik destekle”...
5) Ve elbette Türkiye’nin neredeyse 100 yıla varan “Çağdaşlaşma,
demokratikleşme” sürecinin yarattığı bilinçle sokaklara
dökülen halkla...
Püskürtülmüştür.
***
AKP’nin ve Erdoğan’ın, bu “Demokrasi
zaferini” sadece ve yalnızca iktidara mal ederek, REJİMİ
OTORİTERLİĞE GÖTÜRMESİNE asla ve asla izin
verilmemelidir.
Hiç kuşku yok ki, sokaklara dökülüp göğsünü tanklara siper edenler
arasında Erdoğan’a ve AKP’ye destek verenler çoktur, pek
çoktur...
Hatta diyelim ki
hepsi öyledir: