Eski bir yazımda “Türkiye için
kalıcı bir demokratik anayasa ancak HDP ile MHP’nin
birlikte kabul edebilecekleri bir metinle
oluşturulabilir” demiştim.
O zamanlar MHP, “17-25 Aralık yolsuzluklarının
hesabını soracağım” diyen Genel Başkanı
Bahçeli’nin odasındaki saatin 17.25’i gösterdiği
Demokratik Rejim’den yana bir partiydi.
Sonradan, Erdoğan/AKP iktidarının Demokrasiyle
uzak yakın ilişkisi olmayan, OHAL’deki KHK uygulamalarına ve bu
uygulamaların baskısı altında yapılan “Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi” adıyla anılan ucube anayasa
değişikliklerine destek vererek, demokratik bir parti olmak
kimliğinden istifa etti.
Onun yerine, milliyetçi siyaseti demokratik çizgide savunan,
yepyeni, çağdaş, demokratik milliyetçi bir parti olarak,
Akşener’in liderliğindeki İYİ Parti sahneye
çıktı.
O zamanlar HDP, siyasal söylem olarak, sadece Kürtleri değil, tüm
Türkiye’yi kucaklayan çözümler üreten, sosyal demokrat çizgide
seçim propagandası yapan, kendisini PKK teröründen soyutlayan bir
partiydi.
Şimdilerde, pek çok mensuplarıyla birlikte, seçilmiş belediye
başkanları, milletvekilleri ve genel başkanları bile hapiste olduğu
için, bu çizgisini sürdürmekte ya da sürdürdüğü çizgisini kamuoyuna
aktarmakta güçlük çekiyor, ama üç aşağı beş yukarı aynı yerde, yani
Demokratik Rejim’den yana durmaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Dolayısıyla, bugün eski söylemimi, yeni duruma uyarlayarak
yinelersem:
“Türkiye için kalıcı bir anayasa ancak İYİ Parti ve
HDP’nin birlikte onaylayabileceği bir metin ile
gündeme getirilebilir” diyebilirim.
***
24 Haziran 2018, aslında basit bir seçim
tarihi değil, Türkiye için yeni bir rejim, yeni bir anayasa
oylaması tarihidir:
24 Haziran’da ya demokratik rejimle uzak yakın ilişkisi olmayan,
otoriter bir Tek Adam Rejimi onaylanacak, ya da Demokratik Rejim’e
dönüş iradesi gerçekleştirilecektir.
Bu seçimde CHP’nin yeri Demokratik Rejim’den yana olarak
bellidir.
İYİ Parti, çağdaş demokratik milliyetçilik bağlamında Demokratik
Rejim’in savunuculuğuna soyunmuştur.
HDP, Kürt sorunu ve terör sorunu dahil, ülkenin bütün sorunlarının
Demokratik bir Rejim çerçevesinde çözülebileceğini, çeşitli
yanlışlardan ve aldatmacalardan sonra nihayet anlamış
olmalıdır.
Din çizgisi üzerinde siyaset yapan Saadet Partisi de, dinin kötüye
kullanılmasının yol açtığı zulümleri ve faciaları gördüğünden beri
Demokratik Rejim’den yana tavır geliştirmiştir.
***
Ülkemiz için, Demokrasi mi Diktatörlük mü
sorusunun yanıtının verileceği önümüzdeki 24 Haziran seçimlerinde
Demokratik Rejim’den yana olan partilerin Meclis’te çoğunluğu
kazanmaları yeterli değildir:
Bu ucube anayasa bağlamında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
Demokratik Rejim’den yana olan partilerin, en azından ikinci turda
Demokratik Rejim için, hepsine güven veren bir aday üzerinde
uzlaşmaları gerekmektedir.
Bu çerçevede her partinin ilk turda kendi seçmenini tatmin edecek
ve hepsini firesiz olarak sandığa taşıyacak bir aday çıkarmaları,
böylece birinci turda otoriter bir adayın seçilmesini
engellemeleri, bir adayın da, ikinci turda üzerinde Demokratik
Rejime inananların, özellikle de hem İYİ Parti’nin hem de HDP’nin,
ittifak edecekleri “GERÇEK DEMOKRAT” bir kimliğe sahip olması
gerekmektedir.
***