Ne yazık ki, Türkiye’de, Cumhuriyet’in kuruluşundan 94 yıl sonra, ülkeyi “Çağdaş Demokratik Cumhuriyet” yapısından geriye, Tek Adam Rejimi’ne ve Din/Tarım toplumu değerlerine götürmek istediği için, haklı olarak “Karşıdevrim” denilen süreç, Parlamenter Demokrasi’yi de rafa kaldırmış olarak bütün hızıyla devam ediyor:
Peki, bu süreç nereye kadar sürer...
Örneğin Türkiye İran olur mu?
Bugün bu konuda yazmaya hazırlanırken Prof. Rona Aybay’ın mektubunun, yayımlamamış olduğum ikinci bölümü dikkatimi çekti. Baktım, benim söyleyeceğim şeyleri çok güzel ifade etmiş. Bu nedenle sütunumu bütün okurlarımın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayarak ona bırakıyorum.
***
Gündelik konuşmalarda da sıkça sorulan bir sorudur bu: “Türkiye İran olur mu?”
Bu noktada, AKP/Erdoğan iktidarının, senin deyiminle “Dinci Oligarşi”yi (Ş.Mardin’in eksik nitelemesiyle “mahalle baskısını”), yukarıdan aşağıya, doğrudan siyasal baskı yoluyla kurmasına dikkat çekmen çok yerinde bir saptama.
Ancak bu açıdan İran’la Türkiye arasında bir karşılaştırma yapılırken kanımca gözden uzak tutulmaması gereken önemli bir nokta var.
Nasıl, Osmanlı’ya son verilerek kurulmuş Atatürk Türkiye’si, “bağımsızlık” açısından Osmanlı’yla karşılaştırılamayacak kadar çok daha “bağımsız” idi ise; Humeyni sonrası İran da, Şah döneminden çok daha “bağımsız”dı.
Ancak bu noktadan sonra, Atatürk i...