Şu anda İkinci Silivri Trajedisi’nin
tutukluları olarak mahkemeye
çıkmayıbekleyen 150 kadar
gazeteci-yazarla birlikte, Cumhuriyet
Gazetesimensuplarının her birinin de ayrı
bir trajik öyküsü var:
Kimisi bir kalp ameliyatı ile ölümden dönmüş,
henüz sağlığına tam kavuşamamışken hapse atılmış...
Kimisi içerde kalp rahatsızlığı geçirmiş, stent
takılmış...
Kimisi arandığını duyunca gitmiş teslim
olmuş...
Kimisi tutuklanacağını bilerek, hapse girmek
üzere yurtdışından vatanına dönmüş...
Kimileri zaten ömrünü basın davalarında yazar
ve yönetici arkadaşlarını savunmaya hasretmiş
avukatlar...
Kimileri genel yayın yönetmeni, kitap eki
sorumlusu, karikatürist, teknik adam...
Aralarında gazete kadrosuna yeni katılmış,
henüz benim “hoş geldin” bile diyememiş olduğum, dış
politika yazarı da var...
(Bu arada gazetenin çay ocağı işletmecisinin ve
motosikletli kuryesinin de bir süre içeri alınıp sonra
bırakıldıklarını belirtmek gerek.)
Bu insanlar, günlerdir
Cumhuriyet’te tefrika edilen haksızlık ve
hukuksuzluklar sonucunda,
hapisteler.
Onların salıverilmeleri beklenirken,
salıverilmek ne kelime, yanlarına başka Cumhuriyet
ve Sözcü mensupları da eklendi!
***
Hapsedilenler ve zulme
uğrayanlar elbette sadece medya
mensupları ve sadece Cumhuriyet ve Sözcü
gazetelerinde çalışanlar değil...
Zaman zaman bu sütunda değindiğim gibi, hapiste
daha pek çok meslek mensubu ve pek çok yayın organı çalışanı
var...
En son örnekler arasında, KHK ile atıldıklarını
işlerini geri almak için açlık grevi yapan iki eğitimcinin
hapsedilmesi de vicdanları yaraladı.
***
Ben öykülerini yakından
bildiğim için, genellikle Cumhuriyet
mensuplarından söz
ediyorum.
Çok ilginç bir biçimde, bu
insanlar, yaşanan tüm haksızlık ve
hukuksuzluklar karşısında bile, evrensel
anlamda, hakka, hukuka,adalete olan
inançlarını (aynen benim gibi)
koruyor...
Demokrasiden, mazlumdan,
ezilenden yana olan tutum ve
davranışlarını,dimdik ayakta olarak, tüm
varlıklarıyla sürdürüyorlar:
Çünkü bu değerlerin tüm bir
insanlık birikimini yansıttığını
biliyorlar.