İktidar, Başkanlık Rejimi’ne de Parlamenter Rejime de benzemediği için “ucube” niteliği taşıyan bu “Cumhurbaşkanlığı Rejimi”ni ne bahasına olursa olsun uygulamak istiyor...
Bu uğurda sırasıyla, önce Kürt milliyetçiliğini sonra da, Türk milliyetçiliğini, aşırı biçimlerde kullanıyor ve toplumu tehlikeli noktalara götürüyor.
***
Burada hemen en başta vurgulamak istediğim nokta şu:
Din, mezhep, ırk, milliyet gibi “kimlikler” mukaddes kavramlardır.
Bu mukaddes kavramların siyasette, “çatışmacı” bir yaklaşımla, “ötekileştirme” ve “dışlama” stratejileriyle kullanılmaları toplumu böler...
Daha da ötesi, mukaddes nitelik taşıyan bu “kimliklerden” herhangi birinin, “Tüm din, mezhep, ırk ve milliyetleri eşitkabul eden Özgürlükçü Demokrasi” yerine, iktidarın ana ideolojik ekseni yapılması, öteki insanları dışladığı için toplumu Faşizme götürür!
***
Erdoğan/AKP iktidarı, önerdiği bu “ucube” rejimi topluma siyaseten kabul ettirmek için, önce Kürt milliyetçiliğini kullanmıştır:
“Barış Süreci” denilen dönemdeki bu uygulamada, “Milliyetçiliğin ayaklar altına alınması”, Türk milliyetçiliğinin inkâr edilmesi, devlet kurumlarının adlarından bile
T.C. ifadesinin çıkarılması, Öcalan’ın yüceltilmesi, PKK’nın mevzi kazanmasına sessiz kalınması, göze çarpan özelliklerdir. (Bu bağlamda, iktidar mensuplarının söyledikleri, yandaş yazarların, tetikçilerin, dalkavukların yazdıkları, hâlâ her gün Sosyal Medya’da dolaşmaktadır.)
Bu strateji, Kürt Siyasetinin “Seni Başkan yaptırmayacağız” söylemi ile iflas etmiştir.