Sevgili okurlarım,
bu yılbaşında kimi görsem, yeni
yıl için koyu bir karamsarlık
belirtti.
Sürekli olarak azarlayıcı, hakaret edici,
ayrıştırıcı olan bir iktidar, herkese korku ve umutsuzluk
salmış!
Çok kişi, “Ben
kendimden vazgeçtim, çoluğum çocuğum için
üzülüyorum” diyor!
***
Oysa her toplumun hayatında
kara dönemler, geriye gidişler olabilir
ama insanlık mutlaka Demokrasi yolunda ilerleyecek
ve hiç kuşkunuz olmasın Türkiye de
bu yolda aydınlığa çıkacaktır.
Bugün size Atatürk’ün kurduğu
Türkiye Cumhuriyeti’nin ne denli evrensel ışık saçan bir örnek
olduğunu ve onu gölgelemeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini
vurgulayan küçük bir “döngüsel öykü”
anlatacağım.
***
Öykümüz, Fikret Yakar adlı
bir gezginin Küba seyahati sırasında
Havana’nın, sokaklarla evlerin iç içe
geçtiği kenar mahallelerinin birinde gezerken
gördüğü bir Türk bayrağı fotoğrafı ile
başlar.
Fikret Yakar yakından bakınca Atatürk ve Türk
bayrağının yan yana olduğu bu fotoğrafın bir konsolun üzerine
durduğunu fark eder; eve girince, fotoğrafın serüvenini ev sahibi
anlatır:
Ev sahibinin babası, Che
Guevara’nın yoldaşı eski bir gerilladır. Che,
devrimden sonra kısa bir süre yaptığı Tarım Bakanlığı sırasında bu
yoldaşını “Türkiye bir kırsal kalkınma modeli
uygulamış (Köy Enstitüleri), git bu konuyu
araştır” diye Türkiye’ye göndermiştir.
Bu eski gerilla yeni bürokrat, Türkiye ziyareti
sırasında Atatürk hayranı olmuş ve o eski fotoğraf da o geziden
kalma bir anı imiş.
Nitekim ev sahibinin
anlattığına göre Küba’da tarımda bizim
Köy Enstitülerinden ilham alan bir
model uygulanmış ve yıllar süren
ambargolara bu sayede direnmek mümkün
olmuş.
***