Dincilik ve mezhepçilik ile ırkçılık ve
şoven milliyetçilik, insanlar arasında kimlik farkına göre
ayrımcılık yaptıklarından, demokrasinin
düşmanlarıdır.
Aslında demokrasi hakkında bir yazıya, bu anımsatma ile başlamak
bile insana hüzün veriyor: “Hâlâ buralarda
mıyız” diye!
***
Ama ne yazık
ki “Evet, hâlâ buralardayız”
İnsanlarımız hâlâ dinci-mezhepçi ve ırkçı-şoven partilerden
demokrasi bekliyor...
Ve elbette bu bekleyişin sonu hüsran oluyor...
Aynen 7 Haziran seçimlerinden sonra, AKP despotizmine karşı
muhalefetin bir ortak demokrasi cephesi oluşturması umudunun çöpe
gitmiş olması gibi.
***
İnsanlarımız hâlâ buralarda olunca, seçmenleri tavlamaya ve
avlamaya yönelik demagojik liderler ve siyasal partiler de bu
durumu sonuna kadar istismar ediyorlar:
Dinci-mezhepçi ve ırkçı-şoven eylem ve söylemleri, demokrasi
ambalajı içinde topluma sunuyor ve “Millî İradenin
Temsilcisi” olarak Meclis’e giriyor, hatta iktidar
oluyorlar.
***
Hem tarih hem de günümüz, bu tür
dinci-mezhepçi ve ırkçı-şoven yönetimlerin halklarına ve insanlığa
yaşattığı trajedilerle doludur.
Tarihte Avrupa’da yaşanan ırkçı-şoven faşizm, günümüzde de
Ortadoğu’da yaşanan dinci-mezhepçi zulümler, bu tür sapmaların
çirkinliklerini yeterince açığa vurmaktadır.