İktidar, olayları gerçeklere uygun olarak değil, kendi istediği biçimde aktardığı ve dalkavuk medya da bunu aynen yansıttığı için neler olup bittiğini anlamak, gittikçe zorlaşıyor.
***
Türkiye Barolar Birliği Başkanı
Metin Feyzioğlu, Afrin harekâtı başlayınca, Twitter hesabından
yaptığı paylaşımda, tetikçi medya tarafından
“Tam Destek” manşetiyle duyurulan
şu mesajı geçti:
“Afrin teröristlerden temizlenecektir.
Ordumuza güvenimiz tamdır. İktidarın politik hedefini inandırıcı
bir şekilde açıklamasını beklemek en milli vatandaşlık
görevimizdir.”
Feyzioğlu daha sonra, Sol haber
portalının haberine göre şöyle de bir demeç
vermiş:
“PKK ve PYD’nin bağlı olduğu üst yapı
Kongra-Gel’dir. Kongra-Gel tüzüğüne göre de PKK de PYD de aynı
yapının parçalarıdır. Bu konudaki yabancı belgeleri okuduğunuzda
olay son derece nettir. TSK Afrin’e girmiştir. Kahraman ordumuzun
muzaffer olması için milletçe arkasında durmak zorundayız. Bir
deyiş vardır ‘kamyon geçerken tereddüt edersen karşıdan gelenin
altında kalırsın’. Şu an tereddüt zamanı değildir. Bu kamyonu
geçeceğiz, o yüzden o gaza basacağız ve
başaracağız.”
Yine aynı habere göre şöyle devam
etmiş:
“Son sözüm TBMM’deki milletvekillerine
mektup yazan aydınlara; o mektubun adresini değiştirin, Kandil’e
gönderin, Kilis’e, Reyhanlı’ya bombalar yağdıran Kandil’e yazın o
mektubu. TSK ve Türkiye Cumhuriyeti meşru savunma hakkını
kullanmaktadır. Meşru savunma hakkını kullanan, sınırlarında terör
örgütü istemeyen ve buna kararlı olan bir devletin
milletvekillerine savaş istemiyoruz mektubu yazmayınız. Bu yazılan
mektuplara üzüldüm.”
Sputnik haber ajansına göre aynı
zamanda şöyle bir de eleştiri yapmış:
“Bu harekâtın politik hedefi nedir? Bu bizi
ilgilendirmektedir. Askerimizin canının tehlikeye atıldığı, halkın
canının tehlikeye atıldığı askeri harekette politik hedef nedir?
Hedefburaya ÖSO’yu yerleştirmekse bunu bir vatandaş olarak kabul
etmediğimi herkese duyuruyorum.
ÖSO’nun can güvenliği sağlanacak diye Türk
askerinin canı tehlikeye atılamaz. Önce yapılması gereken güvenli
bölge tesis edip sivillerin güvenliğini sağlamak, ardından da 2010
yılında olduğu gibi iyi ilişkiler kurduğumuzu Suriye hükümetiyle
tekrar dostluğun yollarını aramak olmalıdır...”
Görüldüğü gibi, TBB Başkanı Feyzioğlu,
Afrin harekâtının askeri yönüne tam destek veriyor, buna karşı
çıkılmasını kınıyor ama siyasal hedefini de
sorguluyor.
***
Şimdi yine TBB’nin Türk Tabipleri
Birliği Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınışı ile ilgili
olarak yayımladığı bildiriyi görelim:
DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA ÖZGÜRLÜĞÜ YARGI ELİYLE
BASTIRILMAMALIDIR
“Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
yöneticileri hakkında, sınırlarımız dışından bize saldıran,
güvenliğimizi tehdit eden terör örgütlerine karşı Devletimizin
uluslararası hukuka dayanan meşru savunma hakkı kapsamında
başlattığı Afrin harekâtı sebebiyle yayımladıkları bir bildiri
üzerine soruşturma açıldığını, gözaltı işlemleri yapıldığını
öğrenmiş bulunuyoruz.
Bir düşünceye katılmamak
ayrı,
o düşünceye suç muamelesi yapmak ayrıdır.
Düşünce özgürlüğü, anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin güvencesi altındadır.
Söz konusu bildiri yönetim kurulumuz
tarafından incelenmiştir. Bildiri, bir düşünce açıklamasıdır.
Düşünce açıklamalarına karşı sözle cevap
verilmelidir.
Düşünceyi açıklama özgürlüğü yargı eliyle
bastırılmamalıdır. Tam aksine yargı, düşünceyi açıklama
özgürlüğünün güvencesi olmalıdır.
Düşüncelerimizi, kamuoyunun bilgilerine
saygıyla sunarız.”
***