Artık kazananın da kaybedeceği trajik bir rekabet haline
gelmiş olan CHP içindeki kurultay savaşını, bireyler yerine sosyal
politikalar/ideolojiler bağlamında irdelemek için sorduğum dört
sorunun sonuncusuna geldik:
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra, Erdal İnönü,
üzerinden buldozerle geçilmiş olan solu birleştirebilir, Kürt
sorununu çözebilir, Demokrasiyi işletebilir miydi?
*** 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin
Demokrasi ve Sol üzerindeki ezici etkisini telâfi etmek için eski
CHP’liler, Bülent Ecevit’in CHP mirasını
reddetmesi üzerine, Erdal İnönü’yü, çok büyük bir
ısrarla siyasete sokmuşlar ve SODEP’i kurdurmuşlardı.
Askerler ise, bütün öteki siyasal partilerle birlikte kapattıkları
CHP’nin mirasını yönlendirmek için kendilerine Başbakanlık
Müsteşarı olarak hizmet etmiş olan Necdet Calp’a
Halkçı Parti, HP’yi kurdurmuşlar ve 1983 seçimlerinde, onun önünü
açmak için büyük bir skandala imza atarak Erdal
İnönü’nün adaylığını veto etmişlerdi.
Daha sonra, Aydın Güven Gürkan, HP Genel Başkanı seçilmiş
ve büyük bir fedakârlıkla, Genel Başkanlık koltuğunu yitirme
bahasına, SODEP ile birleşmiş, Erdal İnönü’nün Genel Başkanlığında
Sosyal Demokrat Halkçı Parti, SHP ortaya çıkmıştı.
SHP, 1989 yerel seçimlerinde, hem üç büyük kenti kazanmış hem de
Ecevit’in yüzde 9 oy almış olmasına karşın, yüzde
28.7 oyla birinci parti olmuştu.
Ne yazık ki, 1991 Genel Seçimlerinde bu başarıyı sürdüremedi; yüzde
20.8 ile, DYP ve ANAP’ın arkasından üçüncülüğe düştü.
Bu büyük oy kaybının arkasında, Baykal’ın
İnönü’ye kar...