İnanç, aşırı dincilik veya mezhepçilik
olarak...
Köken, etnikçilik veya aşırı milliyetçilik
olarak...
Demokratik ilkelerin, kurumların ve
kuralların önüne geçerse o demokratik rejim tıkanır...
Faşizm egemen olur!
Elbette en koyu faşizm, hem inanca ve hem de ırka
dayalı bir ittifakın ortaya koyduğu ikili bir baskı rejiminde
ortaya çıkar.
***
Seçimlerden hemen sonra
yazdığım iki yazıda:
Sonuçların, etnik köken vurgusuyla siyaset yapan iki partiyi MHP’yi
ve HDP’yi güçlendirdiğine işaret ederek, demokrasi ile
milliyetçilik ilişkilerini irdelemeye çalışmış ve şöyle
demiştim:
“Ben, bu Cumhuriyeti birlikte savaşarak kurmuş olan Türklerin
ve Kürtlerin milliyetçi ideolojilerinden güç alan MHP ve
HDP’nin...
Geçmişin karanlık ve kanlı tarihinden beslenmek
yerine...
Aydınlık ve demokratik bir geleceğin inşası için
çalışacaklarına...
Türkiye’yi yağmacı ve rüşvetçi bir otoriterliğin pençesinden
kurtarmaya öncelik vereceklerine inanıyorum.”
***
Elbette bu satırlar bir
öngörüden çok bir temenniyi işaret
ediyordu!
Bu temennimin önünde pratikte iki engel görünüyor:
Birinci engel: PKK’nin Kürt etnikçiliği adına
terörü sürdürmesi ve böylece HDP’nin demokratik kimliğini ve solcu
bir Türkiye Partisi olma iddiasını yok etmesidir.