Köprü geçişi için vatandaşların ödediği 200 lira, “İkiyüz liracık”!
İktidar sahibi ailelerin sahip oldukları şilepler tankerler de “Gemicik”!
***
İnsanlar genellikle, inançları ve kimlikleri bağlamında, yaşadıkları gerçeklere aykırı algılamalar ve yorumlamalar yapabilirler.
Dolayısıyla, Demokratik olmayan, Demagojik yöntemler kullanan politikacılar, yaşanan olumsuz gerçekleri, seçmenlerin kimlikleri ve inançları üzerinden saptırmaya çalışırlar.
Örneğin, ülkenin bütün servetini ve milli gelirini kendisine ve yandaşlarına aktaran bir iktidar, toplumu ekonomik iflasa sürükleyip vergiler, devalüasyon ve enflasyon yoluyla seçmeni açlığa mahkûm ettiğinde üç kademeli bir “algı operasyonu” yapar:
Birinci olarak, “fiyat artışlarını” inkâr eder:
Terimlerle oynayarak, seçmeni açlığa mahkûm eden fiyat artışlarını “Zam” yerine “Fiyat ayarlaması” terimiyle örtbas etmeye çalışır.
İkinci olarak, terimler aracılığıyla yaptığı algı operasyonu, geçim sıkıntısı çeken seçmenin yaşadığı gerçeklerle uyuşmayınca, bu kez fiyat artışlarının sorumluluğunu başkasının üzerine atar:
Sırasıyla üreticiyi, toptancıyı, marketleri, istifçilikle, karaborsacılıkla suçlar. Onlara cezalar uygular.
Üçüncü olarak, başkasını suçlamak da işe yaramayınca, kimlikler ve inançlar üzerinden, ırkçı/faşist milliyetçi ve/veya dinci/mezhepçi yönlendirmelere başvurur:
Çekilen zorlukları, sahip olunan kimlikler üzerinden kutsal terimler/kavramlar aracılığıyla yorumlama aşamasını başlatır.
Seçmenlerin çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeden örnek vermek gerekirse, bütün eleştirilere karşı, ya “Ezan susmaz, bayrak inmez vatan bölünmez” diyerek yanıt verir...