Hükümet, seçimlerden sonra
“yangından mal kaçırır” gibi atama
kararnameleriçıkarıyor:
7 Haziran’da seçimler yapılıyor...
9 Haziran’da Davutoğlu istifasını
veriyor...
12 Haziran’da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kararnamesi
yayımlanıyor...
28 Haziran’da Mülki Amirler Kararnamesi yayımlanıyor...
Bakanlıklarda yapılan düzenlemeler de cabası.
İhaleler, ödemeler ve benzeri akçalı işlerde neler olduğu kamuoyuna
yansımıyor; neler yapıldığını muhtemelen çok sonra (ama mutlaka)
öğreneceğiz!
***
Seçim öncesi Erdoğan, “tarafsızlık
yemini etmiş” bir Cumhurbaşkanı
olarak,bütün ağırlığını AKP’den yana
koyuyor...
Miting üstüne miting, toplantı üstüne toplantı yapıyor...
Parlamenter rejimi değiştirmek, kendisi için Başkanlık Sistemini
getirmek amacıyla 400 milletvekili istiyor...
7 Mart’ta Gaziantep’te, “400 miltevekilini verin ve bu iş
huzur içinde çözülsün” diyor...
***
AKP’nin parlamenter sisteme yaptığı
en büyük kötülük, yüksek yargının
“Yürütmeyle uyumlu yargı” kavramı
çerçevesinde yeniden
yapılandırılması:
Yüksek Seçim Kurulu, seçimlerdeki bu açık anayasa ihlalini,
“Cumhurbaşkanlığı’nın tasarrufları YSK’nin denetimi içine girmez”
gibi bir gerekçe ile görmezden gelince, propagandasını olanca
gücüyle, bütün seçim döneminde sürdürüyor...
Ama bu denli baskı ve propaganda, zaten antidemokratik eylem ve
söylemlerden bıkmış olan toplumda ters tepiyor:
Sonuç Erdoğan ve AKP için tam bir
hezimet!