“Altın Oran” ve “Niyet Okumak”:
Başlıktaki iki kavramı tanımlayarak işe başlamak istiyorum.
“Altın Oran”:
Altın Oran kavramını ilk kez babam İhsan Kongar’ın liseler için
yazdığı “Felsefe” kitabının (ki bu kitabı ilavelerle yeniden
yazıyorum) “Estetik” bölümünde görmüş ve belleğime kazımıştım:
Bir dikdörtgenin uzun kenarı kısa kenarına bölündüğünde 1,6
çıkıyorsa, yani iki uzunluk arasındaki ilişki 1,6 oranında ise buna
“Altın oran” deniliyor.
Altın oran, uyumluluğun ve uyumluluk üzerinden tanımlanan
güzelliğin simgesi olarak kabul ediliyor.
Örneğin, bir dikdörtgenin bir kenarı 1 cm, öteki kenarı, 1,6 santim
ise, bu diktörtgen “Altın Orana” sahiptir.
Bu orana “Fi” sayısı deniliyor.
Bir çemberin çapına bölünmesiyle elde edilen “Pi” sayısı gibi, “Fi”
sayısı da asal bir sayı, yani bölme işlemi sonsuza kadar,
sonuçlanmadan gidiyor.
Aslında 1,6 sayısı, bölme işlemi virgülden sonra sadece 1 hane
yürütüldüğünde elde edilen kaba oran.
Pi sayısı nasıl genellikle, 3,1416 olarak virgülden sonra dört hane
biçiminde ifade ediliyorsa, Fi sayısı da genellikle virgülden sonra
3 hane olarak 1,618 şeklinde kullanılıyor.
***
“Niyet Okumak”:
Bu kavramı anlatmak, herkesin bildiği “Havada bulut, sen bana
ördekdedin” fıkrası ile çok kolay:
Sohbet eden iki kişiden biri “Havada bulut var” deyince, öteki
suçlamış: “Sen bana ördek dedin” demiş. Suçlanan kendini savunmuş:
“Yahu ben ‘havada bulut var’ dedim, senle ne alakası var?” Bunun
üzerine, suçlayan kişi “Bulut dedin yağmur yağacak demek istedin;
yağmur yağınca göl olur demek istiyorsun; gölde ise ördekler yüzer;
yani sen bana ördek demek istedin” diye, suçlamayı sürdürmüş!
***
“Yazının başlığı nereden aklına geldi?” derseniz...
Barış Pehlivan’ın 3 Haziran Cumartesi günü Cumhuriyet’te yayımlanan
“İkinci Silivri Trajedisi”ne ilişkin yazısından esinlendim.
“Birinci Silivri Trajedisi”nin kurbanlarından Barış Pehlivan
yazısında şöyle diyordu:
“Yeni dönemin bavulcularıyla, Cumhuriyet önce ‘kriminalize’
edilmeye çalışıldı, sonra da terör operasyonuna uğradı.