Türkiye garip bir ülke oldu: Bu garabeti, “savcı”,
“yargıç” ve “yazar” kavramlarını kişilerden bağımsızlaştırıp, soyut
olarak ele alırsak şöyle anlatabiliriz:
Önceleri, yazarlar, hukuk ve adalet düzenini, mahkeme kararlarını,
savcı ve yargıçları eleştirir, savcı ve yargıçlar da yazarları
hapse atardı...
AKP/F.Gülen/ABD/AB/ Liberal-solcu ittifakı iktidara geldikten
sonra, savcı ve yargıçlar bu hapse atma yetkisini birdenbire çok
belirgin ve yaygın bir biçimde, haksız ve hukuksuz olarak
kullanmaya, pek çok asker ve sivil ile birlikte önüne gelen yazarı
ve gazeteciyi de içeri atmaya başladı...
Yazarlar elbette buna karşı çıktılar:
“Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, yapmayın. Yarın size de
yapılırsa, yine biz sizin için adalet
isteyeceğiz” dediler.
Derken devir değişti, başka savcı ve yargıçlar, içerdeki yazarları
dışarı çıkardı ve yazarları hapse atan savcı ve yargıçları hapse
attı...
Bu sefer, hapse atılan savcı ve yargıçlar, hapse attıkları
yazarlardan yardım istemeye başladı...
Bunun üzerine, haksızlığa ve adaletsizliğe uğramış olan yazarlar,
kendilerini haksız yere hapse atan savcı ve yargıçlara adil
davranılması için çaba sarf etmeye başladı...
Ama bu arada, öteki savcı ve yargıçları hapse atan savcı ve
yargıçlar, başka yazarları da hapse atmaya devam etti...
Dışardaki yazarlar buna da karşı çıkıyor, savcı ve yargıçları içeri
atan savcı ve yargıçlar tarafından hapse atılan yazarların
haklarını da savunmaya çalışıyor, savcı ve yargıçları ve yazarları
içeri atan savcı ve yargıçlara:
“Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, yapmayın. Yarın size de
yapılırsa, yine biz sizin için adalet isteyeceğiz” diyor.