Demokrasiyi...
Özgürlüğü...
Eşitliği...
İnsan haklarını...
Hukuku...
Dayanışmayı...
Umudu...
Gerçeği...
Felsefeyi...
Siyaseti...
Edebiyatı...
Kültürü...
Sanatı...
Romanı...
Şiiri...
Bilimi...
Kitabı...
Karikatürü...
Resmi...
Belki tutukladığınızı zannedersiniz ama:
HAPSEDEBİLİR MİSİNİZ?
***
Düşünmeyi...
Hissetmeyi...
Konuşmayı...
Yazmayı...
Belki yasakladığınızı zannedersiniz ama:
YOK EDEBİLİR MİSİNİZ?
***
Dikta rejimleri, insana, insanlığa
karşıdır:
Doğaya, tarihe karşıdır...
Gerçeklere karşıdır...
Kısacası tüm yaşama karşıdır!
Çünkü bunları kendi tekeline almaya, denetlemeye,
denetleyemediğini de, baskılamaya, hapsetmeye, yok etmeye
çalışır!
Ama elbette bunların hiçbirini
hapsedemezde, yok da edemez!
Sadece bunları savunan
İNSANLARI susturmaya, yok etmeye
çalışır:
Onları haksız ve hukuksuz olarak hapseder...
Bununla da yetinmez, karalar, iftira atar...
İşkence eder, derisini yüzer, yakar, öldürür.
Ama ne yaparsa yapsın, özgürlüğü de, hukuku da, felsefeyi de,
siyaseti de, sanatı da, edebiyatı da, bilimi de yok
edemez...
Ve TARİH önünde, İNSANLIK önünde sorumluluktan kurtulamaz!
***
Cumhuriyet Gazetesi’nden Hakan
Kara, Musa Kart, Önder Çelik, Turhan
Günay, Güray Öz, Kadri Gürsel, Murat
Sabuncu, Akın Atalay, Mustafa Kemal
Güngör, Bülent Utku, Ahmet
Şık...
Ve onlar gibi daha pek çok İNSAN:
İNSAN olarak, İNSANLIK onuruna sahip çıkarak...
Hapiste de, hücrelerinde de:
Özgürlük için, insan hakları için, demokrasi için, hukuk için,
dimdik, ayakta, kararlı olarak DİRENİYORLAR ve
BİLENİYORLAR!
İNSANLIĞI, İNSANLIK
DEĞERLERİNİ temsil ettikleri için, onlara
ödetilmek istenen bedel:
Bu insanları yıldıramıyor,
susturamıyor ve yok edemiyor...
Tam tersine, onları diri tutuyor,
güçlendiriyor ve ÇOĞALTIYOR!