Emre Kongar Cumhuriyet Gazetesi

Hukuk ve adaletten 3 kesit

Aslında yazının başlığı, “MURAT SABUNCU VE AHMET ŞIK’I TAHLİYE EDERKEN, KENDİ İRADESİYLE YURTDIŞINDAN, HAPİSTE YARGILANMAK ÜZERE GELEN AKIN ATALAY’I BIRAKMAYAN, TÜRKİYE’DEKİ HUKUK VE...

11 Mart 2018 | 145 okunma

Aslında yazının başlığı, “MURAT SABUNCU VE AHMET ŞIKI TAHLİYE EDERKEN, KENDİ İRADESİYLE YURTDIŞINDAN, HAPİSTE YARGILANMAK ÜZERE GELEN AKIN ATALAYI BIRAKMAYAN, TÜRKİYE’DEKİ HUKUK VE ADALETTEN 3 KESİT” olacaktı.
1) Aşağıdaki haberde, öne sürüldüğü bildirilen “Erdoğan’ın şahsına ve itibarına kastedildiği” gerekçesi, “Tarafsız Cumhurbaşkanı” olmak yerine, “AKP Genel Bakanı” olmayı tercih eden Erdoğan’a ve AKP’ye yönelik her türlü eleştiriyi önleyen ve muhalefeti yok eden bir mantık:
Muhalefet, elbette AKP Genel Başkanı’nın şahsını ve itibarını eleştirecek; görevi bu.
Bu yolla onu iktidardan düşürüp, kendisi iktidara gelmek isteyecek; varlık nedeni bu!
Yukardaki gerekçeyi kabul ederseniz, 16 Nisan’da AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tek Adam Yönetimine “Hayır” diyen 23 milyon 779 bin 141 kişiyi ve bu arada elbette tüm muhalifleri de hapse atmak gerekir!
“Takipsizlik kararına ilişkin haberin içeriğine bir şey diyemeyen Erdoğan’ın avukatı Özel, karardaki savcılık tespitlerine dayanan ‘Dosya kapatıldı ama... Savcılık: Man belgeleri gerçek’ başlığı ve ‘Savcılık vergi kaçırma varsa biz bakmıyoruz’ dedi’ ara başlığını suçmuş gibi gösterdi.
Suç duyurusu dilekçesinde, Cumhuriyet’in takipsizlik kararını haberleştirdiği kabul edilirken, ‘iddiaları yayımlamayı ve çarpıtılmış başlıkla sunmayı sürdürerek Erdoğan’ın şahsına ve itibarına kastedildiği’ iddia edildi.
Özel, gazetecilik faaliyetini şöyle suçmuş gibi gösterdi:
Cumhuriyet gazetesi gibi her fırsatta müvekkilimi kamuoyu önünde karalamayı ve suçlamayı yayın politikası haline getirmiş Birgün ve Sözcü gazeteleri de bu iddiaların çarpıtılarak kamuoyuna sunulmasında öncülük etmekte, müvekkilimin şahsına ve itibarına yönelik saldırı eylemlerini birlikte gerçekleştirmektedirler.’

***

2) Cumhuriyet mensuplarının yargılandığı 9 Mart tarihli duruşmada Mahkeme Başkanı’nın aşağıdaki sözleri davanın niteliğini vurguluyor:
“Bugüne kadar elde edilemeyen dijital delillerin açılan davanın niteliği çerçevesinde beklenilmesinden vazgeçilmesine karar verdik. Açılan davanın mahiyeti klasik örgüt üyeliği davası değildir, bulmayı umduklarımız ilişkiler değildir. Bu nedenle bu evrakların beklenilmesinden vazgeçtik.”

***

3) Yine 9 Mart tarihli son duruşmada, karar açıklayan Başkan’ın, aşağıdaki haberde yer alan sözlerine ise yorum yapamayacağım:
Mahkeme başkanı, Ahmet Şık hakkındaki kararını açıklarken, Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın’ın yazısında bahsettiği Şık’ın annesi Fatma Şık’ı hatırlatarak “Ahmet Şık’ın annesi ermişmiş, onu üzmeyelim” dedi. Murat Sabuncu ile ilgili kararını verirken de “Boğaz’ı görmek istiyormuş görsün” ifadelerini kullandı. Tutukluluğa devam kararı verdiği Akın Atalay’a hitaben, “Gemiyi en son kaptanlar terk eder” dedi.

***

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Milli eğitim ve laiklik (2) 22 Kasım 2024 | 67 Okunma Milli eğitim ve laiklik (1) 21 Kasım 2024 | 222 Okunma Topyekûn saldırıya karşı topyekûn direniş! 19 Kasım 2024 | 297 Okunma Devlet çöktüğünde! 17 Kasım 2024 | 132 Okunma Demokratik örgütlü direniş (3) 15 Kasım 2024 | 87 Okunma