Geçen hafta, biri hapiste,
biri sürgünde (birbirleriyle çok
farklı konumlarda olan) iki yargıç
öldü.
Dün, Cumhuriyet’te hapisteki
avukatlarla ilgili çok önemli bir haber
yayımlandı. (“Avukatların aileleri isyan etti:
Suçlanma gerekçelerini bile bilmeden
tutuklular.”)
***
“İkinci Silivri Trajedisi”
bağlamında, pek çok hukukçu
hapiste:
Bunların bir bölümü, Türkiye’ye
“Birinci Silivri Trajedisini” yaşatan, AKP
iktidarıyla birlikte ülkeyi çökerten, sivil ve askeri bürokrasiyi
mahveden, üniversiteyi dağıtan, medyayı baskılayan, hak, hukuk,
adalet ve yasa tanımayan, insanların hayatlarını karartan,
vicdanlarını satmış olan FETÖ’cü savcı ve yargıçlar.
Bir bölümü ise, etnik veya ideolojik, ama esas
olarak siyasal/demokratik nedenlerle AKP iktidarına muhalefet eden,
hakka, hukuka, adalete, yasalara saygılı, üstelik başkalarının
hayatlarını da karartmamış olan avukatlar.
***
Hukukçu değilim; hukuk
dünyasını, bu dünyanın mensuplarını
yakından tanımam.
“İkinci Silivri Trajedisi” bağlamında
hapse atılan herkesi de elbette tanımıyorum...
Bütün suçlamaları, gözaltıları, soruşturmaları,
davaları da izlemedim, tamamını bilmiyorum...
Dolayısıyla yukarda, vicdanını satmış savcı ve
yargıçlar ile hakka, hukuka saygılı, muhalif avukatlar olarak
kabaca iki gruba ayırdığım hapisteki hukukçular arasında, hem her
iki gruba da girmeyenler, hem vicdanını satmamış savcı ve
yargıçlar, hem de başkalarının hayatlarını hukuka aykırı olarak
karartmış suçlu avukatlar olabilir.
***