2010 Halkoylamasında
yargı mekanizması siyasetin
emrine verildiğinden beri,
Türkiye’de seçimler eşitsiz, adaletsiz ve
güvensiz koşullarda geçmeye
başladı.
Bu açıdan 2019 yerel seçimlerinin sonuçları ne olursa olsun,
iktidar nerelerde kazanmış görünürse görünsün güç yitirdiği
açıktır.
Belediye Meclis üyelerinin bile görevlerinden istifa etmek zorunda
oldukları 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Başbakan
Erdoğan, Başbakanlık’tan istifa etmeden girmiş ve
seçimin adalet ve eşitlik ilkelerini temelden zedelemişti.
Bütün devlet olanaklarına karşın Erdoğan ancak yüzde 51.79 ile
seçilebilmişti.
Hemen bir yıl sonra yapılan 2015 genel seçimlerde ise AKP 40.87 ile
on puan aşağıda bir sonuca ancak ulaşabilmişti.
Tarafsız Cumhurbaşkanı olarak seçilen fakat AKP lehine doğrudan
propaganda yapan Erdoğan’a rağmen 10 puanlık fark, aslında seçmenin
iktidara olan güvensizliğini gösteriyordu.
Bu sonucu kabul etmeyen ve Anayasa’nın gösterdiği yolları izlemeyi
geciktiren Cumhurbaşkanı, seçimleri 2015 1 Kasım’da yeniletti.
Aradan geçen 5 aylık zamanda ortaya çıkan terör olayları seçmeni
iktidara yöneltmiş ve oy oranı yeniden 49.50’ye yükselmişti.
2016 15 Temmuz tarihindeki FETÖ askeri kalkışma girişimi 20
Temmuz’da iktidarın Olağanüstü Hal uygulamasına yol açtı ve 16
Nisan 2017 Anayasa Halkoylaması OHAL koşullarının ağır baskısı
altında “Hayır” oylarına karşı yürütülen çok yoğun bir karşı devlet
propagandası ile yapıldı.
Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz zarf ve oy pusulalarının yasalara
aykırı bir biçimde geçerli saymasına karşın iktida...