Pazar günleri siyasal anılarımı yazmaya başlayalı, Türkiye yarım yüzyıldır, sanki Demokrasi yolunda hiç ilerlememiş gibi gelmeye başladı!
***
Önce, Mülkiye tarihinden bir kara mizah:
“1960’ın başında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde,
Demokrasi konusunu, sadece kuramsal açıdan okumakla
kalmadık, üzerimize ateş açan asker ve polislerinin
kurşunları altında, uygulamalı olarak da
öğrendik!”
Evet, daha birinci sınıfta, Prof. Bahri
Savcı’dan
aldığımız “Anayasa” dersinde, İngiliz
demokrasisi ile Kıta Avrupası (Fransız) demokrasisi arasındaki
farkları okurken...
Devrimin iki numaralı adamı İsmet İnönü’nün
tepeden inme kararı ile dünyaya örnek olacak biçimde
ülkenin Çok
Partili Düzen’e geçmesi sayesinde
iktidara gelen ve Demokrasiyi katleden Demokrat Parti’nin temsil
ettiği Türk Demokrasisi’nin...
Kendisini (yani Demokrasiyi) korumak için, “Yaşasın
demokrasi”, “Menderes istifa”diye bağıran öğrencilerin
üzerine asker ve polislerle saldırdığını, yaşayarak öğrendik!
***
29 Nisan sabahı, bahçede toplanmış, asker ve polis baskınından
önce, kendi kendimize bağırıp çağırırken, birden, bir hareketlenme
oldu...
“CHP milletvekili Ferda
Güley geldi” dediler.
Tanımadığım yaşlıca bir adam öğrencilerin yardımıyla bir otomobilin
üstüne çıktı ve özet olarak, “Çocuklar sizi
anlıyorum, demokrasiye olan inancınızı da takdir
ediyorum. Ama lütfen dağılın, size zarar gelmesin. Size
söz veriyorum, Meclis’te sizin sözcünüz olacağız, bu
görüşlerinizi dile getireceğiz” mealinde bir konuşma
yaptı!
Güley’in biz gençleri korumak için yaptığı bu çaba
ve söylediği sözler boşa gitti, büyük sınıflar tarafından
yuhalanarak otomobilin üzerinden indirildi ve bahçenin dışına
çıkarıldı.
Şimdi asıl anlatmak istediğim noktaya geliyorum:
Ertesi günkü iktidar
yanlısı gazetelerde, olay tam
tersi biçimde yansıtılmış,
Ferda Güley’in Siyasal
Bilgiler Fakültesi’ne gittiği ve
öğrencileri iktidar aleyhine
kışkırttığı yazılmıştı.