Geçen pazar CHP’nin
İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu ziyaretime
geldi.
Bakırköy Belediye Başkanı Bülent
Kerimoğlu ile birlikte azınlıkların liderlerine yaptığı
ziyaretler uzun sürdüğü için biraz gecikmişti.
Zamanı çok sınırlı olduğu için birkaç fotoğraf
çekiminden sonra hemen damardan en sorunlu konulara girdik.Önce
genel izlenimimi belirteyim:
Yıllarca CHP ilçe başkanlığı yapmış olmanın
örgüt deneyimine sahip ve başarılı bir ilçe belediye başkanı da
olduğu için kendine güveni yüksek. Bunu ifadeden de
çekinmiyor.
Kendine güveni yüksek olduğu için, sorulara
kaçamak yanıtlar vermiyor.
Sorunları büyük bir açık yüreklilikle
tartıştık.
Sandık Güvenlik
Merkezi
Elbette ilk konuştuğumuz konu, Sosyal Medya’da,
bazı samimi CHP’lilerin, pek çok sahte CHP kimlikli tarafından da
desteklenen “Seçimi boykot” çağrısıydı.
İmamoğlu boykot kampanyası
sorununun temelinde, 24 Haziran seçimlerinde yaşanan düş
kırıklığının yattığının farkında. Sandık güvenliği sorununu ilk
sıraya almış:
“Sandık güvenliğini sağladığımıza
seçmenimizi inandırabilirsek yüksek katılımı
gerçekleştirebiliriz” diyor.
Bunun için şimdiden ciddi çalışmalara
başlamış:
Partinin ve il örgütünün kurduğu ve kuracağı
bütün seçim merkezlerine ek olarak Anadolu tarafında bir ilçede
“Sandık Güvenlik Merkezi” oluşturuyor.
Bu Merkez, sandık sonuçlarını hem dijital hem
de fiili olarak izleyecek:
Sonuçlar bir yandan dijital olarak merkeze
aktarılırken öte yandan tutanakların kopyaları, araçlarla fiili
olarak da toplanacak. Bu fiili toplama için şimdiden araç ve
gönüllü planlaması yapılmaya başlanmış.
“Tek bir sandıkta tek bir oyun
bile ziyan olmasına izin vermeyeceğiz” diyor İmamoğlu
ve ekliyor:
“Hocam ben, yerel örgüt
yönetiminden, ilçe başkanlığından geliyorum,
Beylikdüzü’nde ondan fazla seçim yönettim, belediye
başkanlığım döneminde de çok deneyim kazandım; hiç
merak etmeyin, sandık güvenliği benim
işim.”
Yerel seçimlerin sandıklardaki oy denetim
mekanizmasını şöyle açıklıyor:
“Esas olarak bütün ilçe başkan
adayları sandıkları kendi ilçelerine göre denetler;
öncelik ilçe oylarının sayımındadır. Büyükşehir
sonuçları bir sonraki aşama olarak
görülür.
Ben kurduğum sistemle ilçe başkan
adaylarının denetim ve haberleşme ağının dışında
sadece büyükşehire özgü bir denetim ve haberleşme
düzeni oluşturuyorum; böylece sandık başlarında
çifte kavrulmuş bir kontrol oluşacak.
Bunu seçmenimize anlatabilirsek
onları sandığa gitmeye ikna eder, katılım oranını
yükseltebiliriz.”
Yıldırım’ın Meclis Başkanlığı
sorunu
Ekrem İmamoğlu Binali Yıldırım
konusunda çok net; bu konudaki soruma dudaklarında müstehzi bir
gülümsemeyle, hemen yanıt veriyor:
“İstifa etmediği sürece benim için
sadece Meclis Başkanı’dır” diyor.
“Yani İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı adayı olarak kabul etmiyor musunuz?” diye
üsteliyorum.
“Benim için sadece Meclis
Başkanı’dır” diye ilk cümlesini tekrarlıyor.
Karadenizlilik ve Kürt
oyları
Karadenizli olmasının, Kürt yurttaşlardan oy
almasını engelleyeceği konusundaki iddiaları soruyorum.
Hiç tereddütsüz yanıt veriyor:
“Ben hayatımda hiç kimlik siyaseti
yapmadım ki, Karadenizli olmak veya
Türk-Kürt ayrımcılığı önümü
kessin.
Ayrıca ben İstanbulluyum,
İstanbul için çalışıyorum. Benim
için Karadenizli olan-olmayan veya
Türk-Kürt ayrımı yoktur, seçmenimin
kimliği İstanbullu olmaktır. Bütün
İstanbul’da yaşayanları, İstanbulluları
kucaklamak için yola çıktım.”
Trabzonspor
yöneticiliği
Trabzonspor yöneticiliği yapmış olmasının üç
büyük kulüp taraftarları açısından bir dezavantaj olarak görüldüğü
iddialarını soruyorum:
“Trabzonspor yöneticisi olarak üç
büyük kulüp için ağzımdan tek kelime kötü bir söz
çıkmamıştır ki. Ayrıca cezalar Trabzonspor’a da
uygulansın diye demecim var” diyor ve ekliyor:
“İstanbul kenti, üç büyük kulübün
hangisiyle marka olarak işbirliği yapmış, hangi
kulüple özdeşleşebilmiştir ki; hangi kulübe,
stadyum yapımı dışında ne desteği olmuştur? Oysa
Avrupa’da kentler kulüplerle özdeştir. Ben üç
büyük kulüple de İstanbul markasını özdeşleştireceğim
ve onlara destek olacağım” diyor.
Atatürkçülük
konusu
Ben “Yeterince Atatürkçü olmadığınız
konusunda eleştiriler var” deyince patlıyor; “Kaç kişi
acaba benim gibi gerçekten, yürekten
Atatürkçüdür, Atatürkçülüğe hizmet etmiştir?”
diyor.
Bana gelirken getirdiği iki kitabı ve takvimi
anımsatıyor:
“Bakın” diyor, “Bu 2019 için
‘Yüzüncü Yıl’ takvimi. Bir ressam arkadaşımızın
Atatürk gravürlerinden oluşuyor.