Tam, İslamda reform yazısına, Kuranıkerim ile İslam tarihi ve Kuran tefsirleri arasındaki çelişkilerden söz ederek başlayacaktım ki, Ahmet Hakan’ın dünkü 23 Kasım tarihli köşesinde, bambaşka bir amaçla yazılmış şu iki paragrafın harika bir giriş olacağını gördüm...Önce tarih:
“ İslam adına Peygamber damadının bile katledildiğini, İslam adına Peygamber torununun bile kafasının kesildiğini, İslam adına hamile kadının karnının bile deşilebildiğini öğrenir...
Artık elinde tarihten vicdanını rahatlatacak örnekler vardır. Bu çarpık tarih anlayışı sayesinde biraz daha vicdansızlaşır.
Sonra Kuranıkerim:
“ Böylece ‘bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir’ ilkesini benimseyen, içinden en çok ‘merhamet’ kelimesi geçen, adı ‘barış’ olan, tepeden tırnağa rahmet olan bir DİN, öfkeden sapıklaşan bu adam eliyle yeryüzünün en korkunç diniymiş gibi algılatılmış olur.”
***
Batı dünyası, din ile siyasetin aynı olduğu dönemde, Hıristiyanlık içindeki mezhep çatışmaları ve elbette siyasal rekabet sonunda, Fransız Devrimi ile Fransa’da, dinin siyaset ve toplum üzerindeki etkisinden kurtulmuştur.
“Hıristiyanlıkta yaşanan reform Müslümanlıkta gerçekleştirilmedi” denir.
Ama bu yanlış söylemin sahipleri, Luther ve Calvin gibi din bilginlerinin ve VIII. Henry gibi yöneticilerin başını çektikleri “Reform” hareketinin temelinde, siyaseti ve kamusal alanı Katolik Kilisesi’nden özgürleştiren Fransız Devrimi’nin yattığını unuturlar.