Pazar günü İzmir Kitap Fuarı’ndaki imza günümden dönerken
havaalanında DİSK Genel Başkanı Kani Beko ile karşılaştım...
DİSK, bu Halkoylamasında Demokratik Rejimi korumak için “Hayır”
diyeceğini 3 Şubat 2017’de, çok güzel bir Başkanlar Kurulu
bildirisi ile açıklamıştı.
Beko da DİSK’in 50. Kuruluş yılı dolayısıyla yaptığı ve benim
“Demokrasi İçin Manifesto: DİREN” adlı kitabımda alıntıladığım
tarihsel konuşmasında, emekçilerin Demokrasiyi niçin ve nasıl
koruduklarını, korumaları gerektiğini, çarpıcı bir biçimde
anlatmıştı.
İzmir’deki karşılaşmamızda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk
Devletini” korumak için kararlı olduklarını ve direneceklerini
söyledi.
***
Kani Beko bir İzmirli; sapına kadar demokrat, çekirdekten
yetişme bir emekçi ve bir örgütçü:
Türkiye’de emekçilerin haklarının ancak demokratik rejim içinde
korunacağına yürekten inanıyor...
Bütün yaşamını demokrasinin ve işçi haklarının korunmasına ve
geliştirilmesine adamış.
19 Nisan 2017 tarihindeki DİSK Başkanlar Kurulu bildirisinde
dikkatimi çekti.
Ben de bu bildiriden bazı bölümleri okurlarımla paylaşmak ve
böylece demokrasi için DİRENENLERE yalnız olmadıklarını anımsatmak
istiyorum! (Aslında bildiri çok güzel hazırlanmış; tüm metni
internetten bulup okuyun mutlaka; özetlemek haksızlık oldu.)
***
“Adaletsiz, eşitsiz, hukuksuz, manipülasyona dayalı kampanya
sürecine tanık olunmuş...
Kamu kaynakları pervasızca kullanılmış, kamu idarecileri hukuka
aykırı biçimde açıkça taraf olmuş...
İşçilerin ve kamu çalışanlarının oy tercihleri türlü baskılarla
tahakküm altına alınmaya çalışılmış...
Açık oylamaya dair bir dizi görüntü ortaya çıkmış...
Hapishanelerin muhaliflerle doldurulduğu bir ortamda ve OHAL
koşullarında bir referandum gerçekleştirilmiştir.”
“Oy verme ve sayım aşamasına dair sonuçları değiştirebilecek
ciddiyette itirazların ve uluslararası gözlemcilerin tespitlerinin
YSK tarafından görmezden gelinmesi...
YSK’nin kendini TBMM’nin yerine koyarak ‘mühürsüz pusula ve
zarf’ların geçersizliğine dair yasayı yok sayması...
Sonuçların meşruluğunu daha da tartışmalı hale getirmiştir.”
“Ülkenin yarısı bu Anayasaya HAYIR derken, ülkenin ekonomik,
kültürel, politik sürükleyicisi olan büyük kentler başta olmak
üzere il ve ilçe merkezlerinde çoğunluk HAYIR demiştir.
‘Güçlü Türkiye’ hedefinin güçlü dinamiklerinin HAYIR demiş olması;
toplumun yarısının her türlü baskıya/ manipülasyona ve tek taraflı
propagandaya rağmen bu Anayasayı reddetmesi göz ardı edilerek bu
ülkenin geleceğine dair bir plan yapılamaz.”
“Yargının yürütmenin vesayetinde olmasının sonuçları YSK’nin
TBMM’nin çıkardığı yasayı çiğnemesiyle görülmüş, YSK’nin hukuksuz
kararına karşı demokratik haklarını kullananlara karşı bir cadı avı
başlatılmıştır.
OHAL ilan edilip Meclis tatile sokulmuş, ülkenin kararnamelerle
yönetilmek istendiği bir kez daha anlaşılmıştır.”